büyüle

listen to the pronunciation of büyüle
Türkisch - Englisch
enthrall

Sami was enthralled with Layla. - Sami, Leyla'dan büyüleniyordu

fascinate

I'm fascinated by cats. - Kediler tarafından büyülendim.

He was fascinated with her beauty. - O, onun güzelliği ile büyülendi.

enchant

I'm not enchanting their children. - Ben onların çocuklarını büyülemiyorum.

Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once. - Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.

{f} charming

She is a charming woman. - O büyüleyici bir kadındır.

Our neighbour bought himself a charming horse. - Komşumuz kendini büyüleyici bir at satın aldı.

{f} bewitched

The Lady of the Lake bewitched Merlin and trapped him in the trunk of a tree. - Gölün hanımı, Merlin'i büyüledi ve onu bir ağacın gövdesinde tuzağa düşürdü.

{f} ravishing

Mary looked ravishing. - Mary büyüleyici görünüyordu.

She looked ravishing. - O büyüleyici görünüyordu.

{f} enthralling
enthral

Sami was enthralled with Layla. - Sami, Leyla'dan büyüleniyordu

{f} fascinated

We were fascinated by her voice. - Biz onun sesinden büyülendik.

He was fascinated with her beauty. - O, onun güzelliği ile büyülendi.

{f} captivating

I was up all night reading the captivating book my grandfather gave me. - Dedemin bana verdiği büyüleyici kitabı okumak için tüm gece oturdum.

He's a captivating speaker. - O büyüleyici bir konuşmacı.

{f} enchanting

I'm not enchanting their children. - Ben onların çocuklarını büyülemiyorum.

Mary was the most enchanting creature that Tom had ever seen. - Mary, Tom'un şimdiye kadar gördüğü en büyüleyici yaratıktı.

ravish

She looked ravishing. - O büyüleyici görünüyordu.

Mary looked ravishing. - Mary büyüleyici görünüyordu.

{f} fascinating

It looks fascinating. - Büyüleyici görünüyor.

Ms. Yamada translated the fascinating fairy tale into plain Japanese. - Bayan Yamada büyüleyici Japon masalını düz Japoncaya çevirdi.

{f} charm

She is a charming woman. - O büyüleyici bir kadındır.

That baby has charming eyes. - Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.

charmed

They sat still as if they were charmed by the music. - Onlar sanki müzikten büyülenmiş gibi sessiz oturdular.

They are sitting as if charmed by the music. - Sanki müzik tarafından büyülenmiş gibi oturuyorlar.

{f} bewitching
captivated

You captivated me, dear. - Beni büyüledin, aşkım.

spellbind
entrance

I was simply entranced by the beauty of her face. - Ben sadece onun yüzünün güzelliği tarafından büyülendim.

Tom was entranced by Mary's singing. - Tom Mary'nin şarkı söylemesinden büyülendi.

hex
spellbound
enthralled

Sami was enthralled with Layla. - Sami, Leyla'dan büyüleniyordu

entranced

I was simply entranced by the beauty of her face. - Ben sadece onun yüzünün güzelliği tarafından büyülendim.

Tom was entranced by Mary's singing. - Tom Mary'nin şarkı söylemesinden büyülendi.

bewitch

I can teach you how to bewitch men. - Ben erkeklerin nasıl büyüleneceğini size öğretebilirim.

The Lady of the Lake bewitched Merlin and trapped him in the trunk of a tree. - Gölün hanımı, Merlin'i büyüledi ve onu bir ağacın gövdesinde tuzağa düşürdü.

büyülemek
{f} bewitch
büyülemek
enthral
büyülemek
enchant

You need several wizards to enchant the necklace. - Kolyeyi büyülemek için birkaç sihirbaza ihtiyacın var.

büyülemek
fascinate
büyülemek
charm
büyülemek
{f} enthrall
büyülemek
dazzle
büyülemek
hypnotize
büyülemek
{f} spell
büyülemek
spellbound
büyülemek
mesmerize
büyülemek
carry
büyülemek
mesmerise
büyülemek
hex
büyülemek
carry away
büyülemek
beguile
büyülemek
magnetize
büyülemek
entrance
büyülemek
bespell
büyülemek
glamorize
büyülemek
catch up
büyülemek
captivate
büyülemek
cast a spell on
büyülemek
conjure
büyülemek
enamor
büyülemek
to charm, fascinate, enchant
büyülemek
allure
büyülemek
glamor
büyülemek
enamour [Brit.]
büyülemek
glamour [Brit.]
büyülemek
bedazzle
büyülemek
to bewitch, to enchant, to charm, to fascinate, to captivate, to entrance, to beguile
büyülemek
daze
büyülemek
spellbind
büyülemek
{f} witch
büyülemek
glamour
büyülemek
{f} enamour
büyülemek
giamor
büyülemek
trance
büyülemek
voodoo
Türkisch - Türkisch

Definition von büyüle im Türkisch Türkisch wörterbuch

Büyülemek
teshir etmek
Büyülemek
afsunlamak
büyülemek
Etkisi altına almak, birini kendine bağlamak, teshir etmek: "Bu genç kadında kendisini büyüleyen şeyin ne olduğunu bulmaya uğraşıyor."- A. İlhan
büyülemek
Büyü ile etki altına almak
büyülemek
Etkisi altına almak, birini kendine bağlamak, teshir etmek