ansızın

listen to the pronunciation of ansızın
Türkisch - Englisch
abruptly
all of a sudden
suddenly

The bridge suddenly gave way. - Köprü ansızın yıkıldı.

When did I realize I was God? Well, I was praying and I suddenly realized I was talking to myself. - Tanrı olduğumu ne zaman fark ettim? Güzel, ben dua ediyordum ve ansızın kendi kendime konuştuğumu fark ettim.

at unawares
abruptly; slap
suddenly, all of a sudden
by surprise
out of the blue
on a sudden
unexpected

He unexpectedly called you stupid. - O ansızın sana aptal dedi.

slap
sudden

Since my brother died suddenly two years ago, my sister-in-law has valiantly kept going the small jewellery store he left her. - İki yıl önce kardeşimin ansızın ölmesinden beri, yengem onun kendisine bıraktığı küçük mücevher dükkanına gitmeye devam etti.

The cat was strutting around the yard, when it suddenly ran into the house. - kedi ipin üzerinde kasılarak yürüyordu, ansızın evin içine koştu.

instanteneous
pop

Sami popped in to see how Layla was doing. - Sami, Leyla'nın nasıl olduğunu görmek için ansızın girdi.

ansızın olan
sudden
Türkisch - Türkisch
Hiç hatıra gelmedik bir sırada, birdenbire, ani olarak, aniden, ansız
Hiç hatıra gelmedik bir sırada, birdenbire, ani olarak, aniden, ansız: "Zehra'nın bu ansızın ölümü, bütün felaketlerin üzerine yaman bir tüy dikmişti."- O. C. Kaygılı
(Osmanlı Dönemi) YEKSER
(Hukuk) NAGEHANİ
nagehan
defaten
ansız
(Osmanlı Dönemi) YEKÂYEK
ansızın
Favoriten