Dr. Svensen konuyu öyle geniş bir şekilde araştırdı ki onun kaynakçası kitabının yarı ağırlığını oluşturuyor.
 - Dr. Svensen researched the issue so extensively that his bibliography makes up half the weight of his book.
Araba ile oraya ulaşmak benim bir buçuk saatimi aldı.
 - It took me an hour and a half to get there by car.
İş yapılır yapılmaz, genellikle beş buçuk civarında, akşam yemeği yemek için eve gelirim.
 - Once the work is done, usually around half past five, I come home to have dinner.
Tom sekiz buçuk yıl önce ailesiyle birlikte Japonya'ya geldi.
 - Tom came to Japan eight and a half years ago with his parents.
İtalya'nın nüfûsu, Japonya'nınkinin yaklaşık yarısı kadardır.
 - The population of Italy is about half as large as that of Japan.
İşini yarıda bırakma.
 - Don't leave your work half done.
Yarım saat koşmaya devam etti.
 - He run on for half an hour.
Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
 - He began his meal by drinking half a glass of ale.
Emekli olduktan sonra geliri yarı yarıya azaldı.
 - His income was diminished by half after retirement.
Tom kağıt parçasını yarı yarıya katladı.
 - Tom folded the piece of paper in half.
Tom sadece kısmen şaka yapıyordu.
 - Tom was only half joking.
Bu araba, motor silindirlerinin yarısını devre dışı bırakabilir.
 - This car can deactivate half of its engine's cylinders.