Definition von a-leader im Englisch Türkisch wörterbuch
- leader
- önder
Bu ülkeyi yine çok iyi yapmak için ileri görüşlü bir öndere ihtiyacımız var.
- We need a forward-looking leader to make this country great again.
- leader
- {i} baş
Ben devriye başkanıyım.
- I am the patrol leader.
Eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson Brexit için kampanyanın lideriydi.
- Former London mayor Boris Johnson was the leader of the campaign for Brexit.
- leader
- lider
Cumhuriyetçi Parti liderleri Devlet Başkanı Hayes'i eleştirdiler.
- Republican Party leaders criticized President Hayes.
Beni liderinize götürün.
- Take me to your leader.
- leader of the opposition
- (Mitholoji) Ana muhalefet lideri
- chief
- başlıca/baş
- chief
- patron/reis/şef
- leader
- {i} önayak
- cheer leader
- amigo kızı
- chief
- önde gelen
Yunanların önde gelen tanrısı Zeus'u şereflendirmek için İsa'dan Önce 776'da ilk Olimpiyat oyunları Olimpos Dağının eteğinde düzenlendi.
- In 776 B.C., the first Olympic Games were held at the foot of Mount Olympus to honor the Greeks' chief god, Zeus.
- community leader
- topluluk lideri
- community leader
- cemaat lideri
- deputy station leader
- (Ticaret) istasyon amir yardımcısı
- film leader
- amors
- global leader
- küresel lider
- leader
- başbuğ
- leader
- önder lider
- leader
- başkan
Ben devriye başkanıyım.
- I am the patrol leader.
Cumhuriyetçi Parti liderleri Başkan Hayes'i eleştirdi.
- Republican Party leaders criticized President Hayes.
- leader
- önderlik
- leader
- bando şefi
- leader
- başyazı
- leader
- orkestra şefi
- leader
- yönlendirici
- leader
- (Muzik) baş kemancı
- leader
- akak
- leader of group activities
- animatör
- majority leader
- (Politika, Siyaset) çoğunluk lideri
- opinion leader
- kanaat önderi
- opinion leader
- kanaat lideri
- sect leader
- imam
- senior project leader
- (Askeri) kıdemli proje lideri
- world leader
- dünya lideri
- business leader
- yönetici
- chief
- şef
Nihayet, iki Kızılderili kabilenin şefleri savaş baltalarını gömmeye karar verdiler ve barış çubuğu tüttürdüler.
- At long last, the two chiefs of the Indian tribes have decided to bury the hatchet and smoke the peace pipe.
O otuz beş yıldır kabilesinin şefidir.
- He has been the chief of his tribe for 35 years.
- chief
- başkan
Genelkurmay başkanı savaşın kaybedildiğini bildirdi.
- The army chief reported that the war was lost.
- chief
- amir
- chief
- ana
- deputy leader of the party
- parti başkan vekili
- leader
- başta gelen kimse
- leader
- önde gelen kimse
- leader
- baş makale
- leader character tab
- sekme izi karakteri
- leader of the party
- parti başkanı
- loss leader
- zararına satış
- loss leader
- yok pahasına satış
- opposition leader
- muhalefet lideri
- political leader
- politik lider
- religious leader
- dini lider
- spiritual leader
- manevi lider
- tape leader
- bant amorsu
- House Minority Leader
- (Politika Siyaset) ABD'de temsilciler meclisi azınlık lideri
ABD'nın Temsilciler Meclisi Azınlık Lideri Cumhuriyetçi John Boehnerdir.
- Leader of the Main Opposition
- Ana Muhalefet Lideri
- Leader of the Opposition
- (Politika Siyaset) Muhalefet lideri
- Team leader
- (Spor) Takım kaptanı
She joined the school team last year, she is the team leader now.
- a leader
- lider
- excellent leader, outstanding chief
- mükemmel lider, üstün şefi
- film leader
- lider, amors, kılavuz
- forwarder, leader
- iletici, lider
- govern, rule, be the leader
- Kural, lider olmak yönetecek
- head leader
- on amors, on kılavuz
- identification leader
- tanıtma amorsu, tanıtıcı kılavuz
- labour leader
- işçi lideri
- leader in
- lider
- leader of
- lider
- military leader
- Askerî lider
- opinion leader
- Fikir önderi
- prayer leader
- imam
- protective leader
- koruyucu lider, koruyucu kılavuz
- ring leader
- ring lideri
- team leader
- Takım lideri
- bear leader
- ayıcı
- bear leader
- yol arkadaşı
- big gun
- önemli kimse
- big gun
- kodaman
- cattle leader
- burun halkası
- cheer leader
- amigo
- cheer leader
- tezahürat yaptıran kimse
- chief
- {s} en yüksek rütbede olan, baş
- chief
- en yüksek mevki
- chief
- en çok
Bu kitap en çok pasif içiciliğin etkileriyle ilgilenmektedir.
- This book is chiefly concerned with the effects of secondhand smoking.
- chief
- {i} reis
- chief
- (isim) şef, baş, reis, amir, armanın en üst kısmı
- chief
- chief justice başyargıç
- chief
- başta olan
- clan leader
- aşiret reisi
- dart leader
- (Meteoroloji) cirit boşalım
- dominant leader
- (Ticaret) müesseseyi yöneten kimse
- dominant leader
- (Ticaret) müesseseye hakim olan lider
- drop zone support team leader
- (Askeri) paraşütle atlama (atma) bölgesi destek takımı lideri E
- file leader
- (Askeri) BİR DİZİDE BULUNAN İLK ŞAHIS
- floor leader
- parti grup başkanı
- follow my leader
- baştakinin hareketlerinin taklit edildiği oyun
- functional leader
- (Ticaret) danışman
- identification leader
- (Sinema) tanıtma amorsu
- identification leader
- (Sinema) tanıtıcı kılavuz
- instrumental leader
- (Pisikoloji, Ruhbilim) araçsal lider
- labor leader
- (Ticaret) işçi lideri
- leader
- {i} orkestra/bando/koro şefi
- leader
- öncü
- leader
- gözü belirli bir yere çekmek için konulan bir sıra nokta
- leader
- gazetede başmakale
- leader
- en öne koşulmuş at
- leader
- (Askeri) LİDER: Başkalarını idare edecek niteliklere sahip kimse
- leader
- {i} İng. gazetenin görüşünü yansıtan makale
- leader
- Doldurucu
- leader
- solo kemancı
- leader
- orkestrada birinci keman
- leader
- {i} başmakale
- leader
- {i} müşteri çeken ucuz mal
- leader
- {i} kılavuz, rehber
- leader
- leadership ö
- leader
- bando veya koro şefi
- leader character
- (sekme) İz Karakteri
- leader character
- Öncül Karakter
- leader character
- Öncül Damga
- leader character
- (tab) iz karakteri (sekme)
- leader character
- Dolgu Karakteri
- leader character
- Dolgu Damgası
- leader fill
- (Askeri) kritik personel
- leader goods
- deri mamulleri
- leader lines
- (Bilgisayar) öncü çizgiler
- leader of a folk ritual
- aynaz
- leader of its sector
- sektörünün lideri
- leader of the sector
- sektörün lideri
- leader pricing
- (Ticaret) yol gösterici fiyatlama
- leader products
- deri mamulleri
- leader stroke
- (Meteoroloji) öncül darbe
- leader stroke
- (Meteoroloji) öncül boşalım
- leader writer
- başyazar
- leader's rule
- (Askeri) KOMUTAN KAİDESİ: Hedef mesafesi 900 metrenin üstünde olduğu zaman, dost kıtalar üzerinden aşırma atışı yapan makinalı tüfekler için emniyetli atış mesafesini tayin usulü. Bak. "gunner's rule"
- leader's rule
- (Askeri) komutan kaidesi
- leader; low data rate
- (Askeri) lider; düşük veri oranı
- loss leader
- müşteri çekmek için zararına satılan mal
- minority leader
- (Politika, Siyaset) azınlık lideri
- persuasive leader
- (Ticaret) ikna edici lider
- platoon leader
- (Askeri) TAKIM KOMUTANI: Bir takıma komuta eden subay ve astsubay
- protective leader
- (Sinema) koruyucu lider
- protective leader
- (Sinema) koruyucu kılavuz
- squad leader
- (Askeri) MANGA KOMUTANI: Bir manganın başında bulunan astsubay
- squad leader
- (Askeri) manga komutanı
- squadron leader
- binbaşı (havacı)
- squadron leader
- hava binbaşı
- tab leader character
- sekme boşluklarını doldurmak için
- task leader
- (Ticaret) iş önderi
- television leader
- (Televizyon) televizyon amorsu
- television leader
- (Televizyon) televizyon kılavuzu
- wing leader
- (Politika, Siyaset) kanat önderi