There is nothing to do but apologize.
 - Özür dilemekten başka yapacak bir şey yok.
I don't have to apologize for what I said.
 - Söylediğim için özür dilemek zorunda değilim.
I'd like to apologise to Volgograd's police.
 - Ben Volgograd polisinden özür dilemek istiyorum.
I'd like to apologise on behalf of my son.
 - Oğlum adına özür dilemek istiyorum.
I wish to say a word of apology.
 - Özür dilemek istiyorum.
I don't want Tom's apology.
 - Tom'un özür dilemesini istemiyorum.
I called Susan to apologize to her, but she hung up on me.
 - Ona özür dilemek için Susan'ı aradım fakat o, telefonu yüzüme kapadı.
I apologized, but even then she wouldn't speak to me.
 - Özür diledim fakat o zaman bile benimle konuşmadı.
Tom smiled apologetically.
 - Tom özür dilercesine gülümsedi.
Tom looks apologetic.
 - Tom özür dileyen görünüyor.