Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
- Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
It was mad of him to try to swim in the icy water.
- Buz gibi suda yüzmeyi denemesi çılgınlıktı.
It has been said that a man at ten is an animal, at twenty a lunatic, at thirty a failure, at forty a fraud, and at fifty a criminal.
- On yaşındaki bir erkeğin bir hayvan yirmi yaşındakinin bir çılgın, otuzundakinin bir başarısızlık, kırkdakinin bir dolandırıcı ve ellisindekinin bir suçlu olduğu söylenmektedir.
It may seem like a crazy idea, but I think we should go visit Tom and Mary right now.
- Bu çılgınca bir fikir gibi görünebilir fakat sanırım hemen şu anda Tom'u ve Mary'i ziyaret etmeye gitmeliyiz.
Her ideas sound crazy.
- Onun fikirleri çılgınca görünüyor.
According to Tom, Mary is wild in bed.
- Tom'a göre, Mary yatağında çılgın.
Never in my wildest dreams did I ever think you'd go out with me.
- En çılgın hayallerimde bile benimle çıkacağını asla düşünmedim.
That old man must be insane.
- Şu yaşlı adam çılgın olmalı.
It is bonkers to go out in this weather.
- Bu havada dışarı çıkmak çılgınlık.
He became increasingly demented!
- O gittikçe çılgın oldu!
I suppose you think I'm nuts.
- Sanırım çılgın olduğumu düşünüyorsun.
Your mom speaks six languages — that's nuts.
- Senin annen altı dil konuşuyor - Bu çılgınlık.
Tom began to cry hysterically.
- Tom çılgınca bağırmaya başladı.
He's a raving egomaniac.
- O çılgın bir benmerkezcidir.
Tom is a raving egomaniac.
- Tom çılgın bir egomanyak.
For a delirious word there is no answer.
- Bir çılgın söz için cevap yoktur.
The children went berserk.
- Çocuklar çılgına döndüler.
I suppose you think I'm nuts.
- Sanırım çılgın olduğumu düşünüyorsun.
Your mom speaks six languages — that's nuts.
- Senin annen altı dil konuşuyor - Bu çılgınlık.
Tom seemed to be frantic.
- Tom çılgın görünüyordu.
Tom is texting frantically on his phone.
- Tom telefonunda çılgınca mesaj atıyor.
Don't run about wildly in the room.
- Odada çılgın gibi koşuşturma.