O, peçeteyi çenesinin altına sıkıştırdı.
- He tucked the napkin under his chin.
Çenesindeki komik büyüme nedir?
- What is that funny growth on Mary's chin?
John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.
- John was in such a hurry that he had no time for talking.
Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
- Talking in the library is not allowed.
Kiminle konuşuyordun?
- Who were you talking with?
Ne hakkında konuşuyorsun?
- What're you talking about?
Tom'la konuşan kız Mary'dir.
- The girl who's talking with Tom is Mary.
Fred'le konuşan çocuk Mike'dır.
- The boy talking with Fred is Mike.
Kiminle konuşuyordun?
- Who were you talking to?
John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.
- John was in such a hurry that he had no time for talking.
Yolculuğu hakkında onunla konuşarak iyi vakit geçirdi.
- She had a good time talking with him about his trip.
Tom parti hakkında konuşarak sürprizi bozdu.
- Tom ruined the surprise by talking about the party.
Benim hayalim, akıcı bir şekilde Çince konuşmak.
- My dream is to speak Chinese fluently.
Çinceyi iyi konuşmak zordur.
- It is difficult to speak Chinese well.
I'm already able to write Chinese characters.
- I am already able to write Chinese characters.
I'm learning Chinese.
- I am learning Chinese.