birine

listen to the pronunciation of birine
Türkçe - İngilizce
to somebody

A check is a method of paying money to somebody. - Çek birine para ödeme yöntemidir.

Tell it to somebody else. - Bunu başka birine söyle.

to someone

Have you ever shown your scar to someone? - Yara izini herhangi birine hiç gösterdin mi?

If you say this to someone whose plane is going to crash, this phrase is not going to mean anything. - Eğer uçağın kaza yapacağını birine söylersen, bu söylem hiç bir şey ifade etmeyecek.

one

I met one of my friends on my way home. - Eve giderken arkadaşlarımdan birine rastladım.

Tom parked in one of the empty spaces in front of the library. - Tom kütüphanenin önündeki boş alanlardan birine parketti.

biri
somebody

We heard somebody shout. - Birinin bağırdığını duyduk.

There's somebody coming up the stairs. - Merdivenlerden yukarı gelen birisi var.

biri
one

Dustin Moskovitz is a Jewish entrepreneur. He is one of the co-founders of Facebook. - Dustin Moskovitz, Yahudi bir girişimcidir. O, Facebook'un kurucularından biridir.

One of my dreams is to learn Icelandic. - Hayallerimden biri İzlandaca öğrenmek.

birine asılmak
Hit on somebody

She though I was game, and she was totally hitting on me.

birine benzetmek
Take someone for
birine sormak
ask someone to
birine sözü vermek
give the floor to someone

I now give the floor to our Dean - Şimdi sözü Dekanımıza veriyorum.

birine bir görevi vermek
(Hukuk) entrust someone with a duty
birine bir şeyi inandırmak
assure smb. of smth
birine haklar ve yükümlülükler vermek
(Hukuk) grant someone rights and obligations
birine karşı birlik olmak
gang up on
birine karşı sorumlu olmak
be answerable to smb. for smb
birine sorumluluk yüklemek
lay a burden on
birine söz vermek
give someone one's word
birine yük yüklemek
lay a burden on
birine zor bir iş yüklemek
saddle someone with a task
bir suçu birine yüklemek
lay at someone's door
bir şeyi birine yüklemek
tag someone with
biri
{i} cookie

I'm sure Tom wouldn't mind if you ate one of the cookies he baked this afternoon. - Bu öğleden sonra pişirdiği kurabiyelerden birini yesen Tom'un umursamıyacağından eminim.

I'd like you to try one of these cookies. - Bu kurabiyelerden birini denemeni istiyorum.

biri
any

You may choose any of them. - Onlardan herhangi birini seçebilirsin.

Anyone can cultivate their interest in music. - Birisi müziğe olan ilgisini geliştirebilir.

(elbise) (birine) göre olmak
suit to
avantaj birine geçmek
gain the upper hand
biri
one of

The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century. - Dünya'nın Ay'dan görüntüsü, 20. yüzyılın ikonik resimlerinden birisidir.

Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England. - Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir.

biri
anyone

Is there anyone else wanting to eat? - Yemek yemek isteyen başka birisi var mı?

Anyone could do that. - Herhangi biri onu yapabilir.

biri
soul

I don't have a soul, and neither does anyone else. - Benim bir ruhum yok ve başka birinin de yok.

Does anyone have a soul? - Herhangi biri bir ruha sahip midir?

biri
first

Poland was one of the first countries to recognize the Republic of Turkey. - Polonya, Türkiye Cumhuriyeti'ni tanıyan ilk ülkelerden biriydi.

It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now? - Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?

fiziki olarak birine benzemek
take after
biri
someone

Someone told me that every cigarette you smoke takes seven minutes away from your life. - Birisi bana içtiğin her sigara ömründen yedi dakika alır dedi.

A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else. - Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.

biri
in one

Susan will be ready to the party in one hour and will need someone to pick her up. - Susan bir saat içinde parti için hazır olacak ve onu alması için birine ihtiyacı olacak.

Tom is sitting in one of the chairs. - Tom koltuklardan birisinde oturuyor.

biri
of one

His face reminded me of one of my friends in my senior high school days. - Onun yüzü bana lise günlerimdeki arkadaşlarımdan birini hatırlatıyor.

Here is a sample of the work of one of our workmen. - İşte bizim işçilerden birinin işinin bir örneği.

sözü birine bırakmak
Leave the floor to
allah birine bir şeyi vermek
be endowed with
biri
one of them

There are many talented people in our city, but Tom isn't one of them. - İlimizde birçok yetenekli insan var, ama Tom bunlardan biri değildir.

If two men always have the same opinion, one of them is unnecessary. - İki insan her zaman aynı görüşe sahipse, bunlardan biri gereksizdir.

biri
one (of them); somebody, someone
biri
one; cookie
biri
_un
her birine
apiece
suçu birine yüklemek
fasten the blame on someone
suçu birine yüklemek
shift the blame onto
varmak (birine)
marry someone
İngilizce - İngilizce

birine teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

biri
{i} (in India) bidi, cheap cigarette made from cut tobacco rolled in leaf
İngilizce - Türkçe

birine teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

birine güvenini kaybetmek
Lose trust on somebody
birine güvenini yitirmek
Lose trust on somebody