Every time I look at this picture, I think of my father.
 - Bu resme her bakışımda, babamı hatırlarım.
Meg didn't even look at me.
 - Meg bile bana bakmadı.
Look into that, would you?
 - Onun içine bak, ne dersin?
Look in the mirror, pal.
 - Aynaya bir bak dostum.
Would you please look after my dog tomorrow?
 - Yarın köpeğime bakar mısın lütfen?
I'll look after the children while you go shopping.
 - Sen alışverişe giderken ben çocuklara bakarım.
She looked at me and smiled.
 - O bana baktı ve gülümsedi.
Look at that mountain which is covered with snow.
 - Karlarla örtülü şu dağa bak.
She has an absent look on her face.
 - Yüzünde dalgın bir bakışı vardı.
Seen at a distance, the rock looked like a human face.
 - Uzaktan bakıldığında, kaya, bir insan yüzü gibi görünüyordu.
Let me have a look at your video camera.
 - Video kamerana bir bakayım.