As a boy, I used to lie on my back on the grass and look at white clouds.
 - Çocukken çimin üstünde sırtüstü uzanır beyaz bulutlara bakardım.
Meg didn't even look at me.
 - Meg bile bana bakmadı.
Look in the mirror, pal.
 - Aynaya bir bak dostum.
Look in the phone book.
 - Telefon rehberine bakın.
Would you please look after my dog tomorrow?
 - Yarın köpeğime bakar mısın lütfen?
I'll look after the children while you go shopping.
 - Sen alışverişe giderken ben çocuklara bakarım.
He looked at me and smiled.
 - O bana baktı ve gülümsedi.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
 - Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
She has an absent look on her face.
 - Yüzünde dalgın bir bakışı vardı.
She looked her child in the face.
 - O, karşısındaki çocuğuna baktı.
Let me have a look at your video camera.
 - Video kamerana bir bakayım.