Every time I look at this picture, I think of my father.
 - Bu resme her bakışımda, babamı hatırlarım.
Look at that mountain which is covered with snow.
 - Karlarla örtülü şu dağa bak.
Look into that, would you?
 - Onun içine bak, ne dersin?
Don't worry. He may look intimidating at first glance, but he's actually a very friendly person.
 - Endişelenme. İlk bakışta korkutucu gözükebilir, ama aslında çok arkadaş canlısı bir insandır.
I'll look after the children while you go shopping.
 - Sen alışverişe giderken ben çocuklara bakarım.
You should look after the children from time to time.
 - Zaman zaman çocuklara bakmalısın.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
 - Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
She looked at me and smiled.
 - O bana baktı ve gülümsedi.
She has an absent look on her face.
 - Yüzünde dalgın bir bakışı vardı.
I'll never be able to look him in the face again.
 - Ben ona yüzüne karşı tekrar bakamayacağım.
Let me have a look at your video camera.
 - Video kamerana bir bakayım.