Look at that mountain which is covered with snow.
 - Karlarla örtülü şu dağa bak.
Look at this Japanese car.
 - Bu Japon arabasına bak.
Look in the phone book.
 - Telefon rehberine bakın.
Look in the mirror, pal.
 - Aynaya bir bak dostum.
Lucy's mother told her to look after her younger sister.
 - Lucy'nin annesi ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.
Would you please look after my dog tomorrow?
 - Yarın köpeğime bakar mısın lütfen?
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
 - Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
Many nights did he spend, looking up at the stars.
 - O birçok geceyi yıldızlara bakarak geçirdi.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
 - Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
She looked her child in the face.
 - O, karşısındaki çocuğuna baktı.
Let me have a look at your video camera.
 - Video kamerana bir bakayım.