They had stickers on their cars reading: First Iraq then France.
- Onların arabalarında önce Irak sonra Fransa diye okunan çıkartmalar vardı.
The number of cars running in the city has increased.
- Şehirde çalışan arabaların sayısı arttı.
In America cars drive on the right side of the road.
- Amerika'da arabalar yolun sağ tarafını kullanırlar.
The name of Marco's car is 'Thunder Giant'.
- Marco'nun arabasının adı Thunder Gianttir.
The horse began to protest as soon as it was hitched to the cart.
- At arabaya bağlanır bağlanmaz protesto etmeye başladı.
Planning the wedding before proposing is putting the cart before the horse.
- Evlilik teklif etmeden önce düğün planlamak arabayı atın önüne koymaktır.
Selling motorcars is my business.
- Arabalar satmak benim işim.
We are producing spare parts in an automobile factory.
- Bir araba fabrikasında yedek parça yapıyoruz.
I was recently in an automobile accident.
- Geçenlerde bir araba kazası geçirdim.
I was recently in an automobile accident.
- Geçenlerde bir araba kazası geçirdim.
We are producing spare parts in an automobile factory.
- Bir araba fabrikasında yedek parça yapıyoruz.
He robbed the mail coach.
- O, posta arabasını soydu.
Keep distance from trucks and other vehicles when driving.
- Araba sürerken kamyonlardan ve diğer araçlardan uzak durun.
Fire engines have priority over other vehicles.
- İtfaiye arabalarının diğer araçlara göre önceliği vardır.
Jack explained to me how to change the wheel of the car.
- Jack arabanın tekerleğinin nasıl değiştirileceğini bana anlattı.
A car has one steering wheel.
- Bir arabanın bir direksiyon simidi vardır.
Does Tom still drive a station wagon?
- Tom hâlâ steyşın araba kullanıyor mu?
He's got not only a motorbike but also a car.
- O sadece bir motosiklete değil fakat aynı zamanda bir arabaya da sahip.
Selling motorcars is my business.
- Arabalar satmak benim işim.
Tom always keeps a set of jumper cables in the trunk of his car.
- Tom her zaman onun arabasındaki sandıkta bir set atlama kabloları saklar.
Every once in a while, a carriage passed by me.
- Arada bir yanımdan bir araba geçti.
The princess rode in a golden carriage.
- Prenses altından yapılmış bir arabaya bindi.