Bebek ufacık elini uzattı.
- The baby held out his tiny hand.
Dünya ve Güneş, Samanyolu Galaksi'sindeki milyarlarca yıldız arasında sadece ufacık noktadırlar.
- The Earth and Sun are just tiny dots among the billions of stars in the Milky Way Galaxy.
Tom, Mary'nin donutundan küçücük bir ısırık aldı.
- Tom took a tiny bite out of Mary's donut.
Sadece küçücük bir hata yaptık.
- We made just one tiny little mistake.
Hollanda halk biliminde kabouterler yer altında yaşayan minik insanlardır.
- In Dutch folklore, kabouters are tiny people who live underground.
Mary minik sulama kutusuyla annesinin bahçeyi sulamasına yardım etti.
- Mary helped her mother water the garden with her tiny watering can.
Onu son gördüğünde, o sadece minnacık bir bebekti.
- The last time you saw her, she was just a tiny baby.
Mary minik sulama kutusuyla annesinin bahçeyi sulamasına yardım etti.
- Mary helped her mother water the garden with her tiny watering can.
Sen onu son gördüğünde o daha minik bir bebekti.
- The last time you saw her, she was just a tiny baby.
Küçük bir dağ kasabasından geldi.
- He came from a tiny mountain town.
Dünyamız evrenin sadece küçük bir parçasıdır.
- Our world is only a tiny part of the universe.
O, hayatımda şimdiye kadar gördüğüm en ufak hamam böceğiydi.
- That was the tiniest cockroach I've ever seen in my life.
Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.
- Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users.
Çok küçük gelirimle yaşamak zorundayım.
- I have to live on my very small income.
That was the smallest house I've ever seen.
... tiny amount in digital. ...
... And then there's this sparkly guitar that I play that has hundreds of tiny little crystals ...