küçük

listen to the pronunciation of küçük
التركية - الإنجليزية
little

My little brother is watching television. - Küçük erkek kardeşim televizyon izliyor.

He is sailing a little boat on the water. - O suda küçük bir bot ile denize açılıyor.

(Hukuk) small

My room is very small. - Benim odam çok küçük.

Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users. - Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.

slight

My wife's hands are slightly smaller than the shop assistant's. - Eşimin elleri tezgahtarınkinden biraz daha küçük.

I don't have the slightest idea. - En küçük bir fikrim yok.

kid

I have three young kids. - Üç küçük çocuğum var.

That kid is a little demon. - Bu çocuk küçük bir şeytan.

mini

My DVD collection is absolutely miniscule. - Benim DVD koleksiyonum kesinlikle küçük.

child

Hearing about people kidnapping little children just makes my blood boil. - Küçük çocukları kaçıran insanlar hakkında duymak kanımı kaynatıyor.

A young child has a small vocabulary. - Genç bir çocuğun küçük bir kelime haznesi vardır.

baby

This little baby tore up a 10 dollar bill. - Bu küçük bebek on dolarlık bir banknot yırttı.

The baby has pretty little fingers. - Bebeğin güzel küçük parmakları var.

young

Lucy's mother told her to take care of her younger sister. - Lucy'nin annesi, ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.

Sam is two years younger than Tom. - Sam Tom'dan iki yaş küçük.

peanut

The boy gathered a handful of peanuts and put them in a small box. - Oğlan bir avuç yer fıstığı topladı ve onları küçük bir kutuya koydu.

(Matematik) immeasurably small
tiny

He came from a tiny mountain town. - Küçük bir dağ kasabasından geldi.

Tom took a tiny bite of Mary's donut. - Tom Mary'nin gözlemesinden küçük bir lokma aldı.

undersize
menial
(Tıp) minimus
boxy
(Tıp) mini-
piccolo
wee

I'd like to take a small trip this weekend. - Bu hafta sonu küçük bir gezi yapmak istiyorum.

My youngest sister has piano lessons twice weekly. - Küçük kız kardeşimin haftada iki kez piyano dersleri var.

dinkey
lil (little)
weenie
small-time
frugal
piffling
weensy
exiguous
incidental
miniature, small-scale
paltry
minor

We should spend our time creating content for our website rather than wasting time worrying about minor cosmetic details. - Küçük kozmetik detaylar hakkında endişelenerek zaman kaybetmektense web sitemiz için içerik yaratarak zamanımızı harcamalıyız.

I was given a minor share of my father's wealth. - Bana babamın servetinden küçük bir pay verildi.

infra
petty, minor, low-ranking
younger

Sam is two years younger than Tom. - Sam Tom'dan iki yaş küçük.

Lucy's mother told her to take care of her younger sister. - Lucy'nin annesi, ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.

minuscule
nano

An ångström is smaller than a nanometer. - Bir angstrom, nanometreden daha küçüktür.

undersized
not healthy
petty, small, small-minded
little; small; young, little; petty, insignificant, piddling; child, kid
little, small
piddling
remote

The scene was a tiny mountain village in a remote section of West Virginia. - Manzara Batı Virginia'nın uzak bir kesimindeki küçük bir dağ köyüydü.

infant

The archaeologists discovered over a hundred graves, a few of which belonged to infants. - Arkeologlar yüzün üzerinde mezar keşfetti, onlardan birkaçı küçük çocuklara aitti.

Mary has three infants. - Mary'nin üç tane küçük çocuğu var.

bantam
petite, dainty. K
micro
trifling
fiddling
junior

He is haughty to his juniors. - Yaşça kendinden küçük olanlara tepeden bakar.

She is five years junior to me. - O benden beş yıl daha küçük.

niggardly
poky
inconsiderable
snug
one-horse

Tom grew up in a one-horse town and was overwhelmed when he moved to the big smoke. - Küçük ve köhne bir kasabada yetişen Tom, büyük şehre yerleştiğinde sudan çıkmış balığa dönmüştü.

Tom grew up in a one-horse town. - Tom küçük ve sakin bir kasabada büyüdü.

petite
trivial
tiddly
young, little
petty

He's just a petty hooligan, but if he had just a little more initiative, he could be a major criminal leader. - O sadece küçük bir holigan ama sadece onun biraz daha inisiyatifi olsa, o büyük bir suç lideri olabilir.

The god of the Old Testament is a blood-thirsty tyrant — petty and vengeful. - Eski Ahit tanrısı kana susamış, küçük ve intikamcı bir zorbadır.

insignificant
skimpy
scrubby
dinky
petit
puisne
compact

I'd like to rent a compact car. - Küçük bir araba kiralamak istiyorum.

I want a compact car with an air conditioner. - Ben klimalı küçük bir araba istiyorum.

diminutive
small for
thumbnails
smaller

Don't you have anything smaller than that? - Ondan daha küçük herhangi bir şeyin yok mu?

Have you got smaller size? - Daha küçük ölçün var mı?

küçük düşürmek
humiliate

We don't want to humiliate them. - Biz onları küçük düşürmek istemiyoruz.

I don't want to humiliate Tom. - Tom'u küçük düşürmek istemiyorum.

küçük çocuk
kid
küçük resim fırçası
pencil
küçük düşürmek
disparage
küçük düşme
humiliation
küçük düşürücü
humiliating

The war ended with a humiliating defeat for Britain. - Savaş İngiltere için küçük düşürücü bir yenilgi ile sona erdi.

You can't imagine how humiliating this is. - Bunun ne kadar küçük düşürücü olduğunu hayal bile edemezsin.

küçük şişe
vial
küçük ay
February
küçük adam
pipsqueak
küçük adam
peanut
küçük ama mükemmel
bijou
küçük düşürücü
insulting

Slanderous, defamatory, obscene, indecent, lewd, pornographic, violent, abusive, insulting, threatening and harassing comments are not tolerated. - İftira niteliğinde, küçük düşürücü, müstehcen, uygunsuz, iffetsiz, pornografik, şiddet, suistimal, hakaret, tehdit ve taciz yorumlarına katlanılmaz.

küçük düşürücü eleştirme
diatribe
küçük görmek
belittle
küçük halı
rug
küçük kimse
junior
küçük körfez
creek
küçük oda
closet
küçük ve güzel
bijou
küçük at
pony

Tom wanted me to buy him a pony. - Tom ona küçük at almamı istedi.

küçük ada
cay
küçük adam
small man
küçük aile
small family
küçük azı
(Anatomi) premolar
küçük azıdişine ait
premolar
küçük düşürücü kimse
detractor
küçük filo
escadrille
küçük göl
pond
küçük görmek
scorn
küçük görmek
vilipend
küçük görmek
patronise
küçük görmek
disdain
küçük han
(Turizm) hostelry
küçük hap
(Tıp) capsule
küçük harf
lower-case letter
küçük
(Bilgisayar) small business
küçük koy
hamlet
küçük köy
dorp
küçük oda
cabinet
küçük oda
cubicle
küçük ses
(Muzik) mic volüm
küçük suç
(Kanun) petty offence
küçük sözlük
(Bilgisayar) glossary list
küçük sözlük
glossary
küçük taş
pebbles
küçük ton
short ton
küçük ünlü uyumu
(Dilbilim) labial harmony
küçük orospu
slut
küçük olanı
lesser
Küçük Kıyamet
(Tarih) The 1509 Constantinople earthquake: an earthquake that occurred in the Sea of Marmara on September 10, 1509 at about 10 p.m
Küçük Kıyamet
(Tarih) Lesser Judgement Day
küçük abdest
small bowel
küçük adımlı kimse
one small step
küçük ayı
little bear
küçük bakır tencere
small copper pot
küçük boylu
small stature
küçük ev
maisonette
küçük görmek
underrate
küçük kahpe
little bitch
küçük kanal
small channels
küçük kokulu kavun
small muskmelon
küçük limon
small lemon
küçük masa
small table
küçük sinek
little fly
küçük tane
small grains
küçük tekke
small lodges
küçük tüfek
young guns
küçük ve sevimli (çocuk, kadın)
small and cute (children, women)
küçük yaşta izci çocuk
Boy Scout at a young age
küçük çalı kuşu
small Kinglet
küçük çaplı
minor
Küçük İşletmelere Yönelik Avrupa Sözleşmesi
(Hukuk) European Charter for Small Enterprises
küçük Cezayir menekşesi
(Tabiat Doğa) (bitki, Fam: zakkumgiller,meferrülkelbiye) lesser periwinkle, common periwinkle, myrtle
küçük altı düz kayık
dory
küçük araba
pony
küçük at
palfrey
küçük balıkçı gemisi
fishing smack
küçük batağan
(Tabiat Doğa) (kuş, Fam: batağangiller) [syn.: küçük batağan, yumurta piçi, bahri] little grebe
küçük bitki
plantlet
küçük bot
(Askeri) scull
küçük boy
small size
küçük burjuva
petty bourgois
küçük deve
vicugna
küçük dilini yutmak
gulp
küçük dünyayı temsil eden insanlar
microcosm
küçük dürbün
spyglass
küçük düşmüş
debased
küçük düşürmek
give affront to
küçük eksen
minor axis
küçük ev
little house
küçük ev
small apartment
küçük fan
small fan
küçük gelmek
outgrow
küçük geviş getiren bir hayvan
(hindistan) chevrotain
küçük görerek tıslamak
hiss
küçük görmek
to regard (someone, something) as inferior, not to think much of
küçük hançer
stylet
küçük işlem ofisi
(Askeri) small end office
küçük kalkan
targe
küçük karanfil çiçeği
(Tabiat Doğa) (bitki, Fam: sevgiçiçeğigiller) wild mignonette
küçük karga
daw
küçük kayık
cockle
küçük kirazkuşu
(Tabiat Doğa) (kuş, Fam: yelvegiller) little bunting
küçük küçük kesmek
shred
küçük küçük yemek
pick
küçük kırbaç
quirt
küçük martı
(Tabiat Doğa) (kuş, Fam: martılar,martıgiller) little gull
küçük mutfak
kitchenette
küçük puntolu büyük harfler
small capitals
küçük sandalye
faldstool
küçük sıvacıkuşu
(Tabiat Doğa) (kuş, Fam: sıvacıkuşugiller) [syn.: küçük sıvacıkuşu, Anadolu sıvacıkuşu] Krüper's nuthatch
küçük sığır
runt
küçük tasarruf bonosu
baby bond
küçük tekerlek
caster
küçük top
falconet
küçük ve önemsiz şey
pinhead
küçük yazılar
small print
küçük yuvarlak ekmek
cob
küçük çiftlik sahibi
small holder
küçük çizme
bootee
küçük ölçekle planını çizmek
protract
küçük şalgam
rape
küçük şey
the little
küçük şey
little thing
küçük, hafif gps almacı
(Askeri) small, lightweight ground receiver (GPS)
küçük düşürmek
(deyim) fuck around
küçük görmek
{f} patronize
küçük çocuk
{i} tot
küçük düşürmek
score somebody off
küçük düşürmek
take somebody down a peg
küçük düşürmek
(deyim) fuck about
küçük düşürücü
derogatory
küçük düşürücü
abject
küçük ekmek
roll
küçük görme
belittling
küçük kız
little girl
küçük dil
epiglottis
küçük düşmek
feel small
küçük düşürerek
disparagingly
küçük düşürmek
disgrace
küçük düşürmek
degrade
küçük düşürmek
demean

I didn't mean to demean you. - Seni küçük düşürmek istemedim.

küçük düşürmek
abase
küçük düşürücü
pejorative
küçük düşürücü
depreciatory
küçük düşürücü
{i} mortifying
küçük ekmek
scone
küçük görme
disdain
küçük görmek
take a dim view of
küçük harf
lower case
التركية - التركية
Çocuk
Niceliği az olan
Yaş, makam, rütbe, derece bakımından daha aşağı olan kimse
Değersiz, önemsiz
Daha az yaşlı
Boyutları, benzerlerininkinden daha ufak olan, büyük karşıtı
Büyümesini, gelişmesini henüz tamamlamış olan
Kısık, parlak olmayan
Küçük abdest
Niteliği aşağı olan, bayağı
Kısık, parlak olmayan(ses): "Küçük, tatlı bir sesle kovboy şarkıları söyledi."- R. H. Karay
Niceliği az olan: "Kimseden en küçük bir alaka görmüyordum."- S. F. Abasıyanık
Yaş, makam, rütbe, derece bakımından daha aşağı olan kimse: "Küçüğü tümen kumandanı idi."- F. R. Atay
Boyutları, benzerlerininkinden daha ufak olan, büyük karşıtı: "Bir aralık başımın üstünde kartaldan küçük, atmacadan büyük yırtıcı kuşlardan birinin döndüğünü gördüm."- M. Ş. Esendal
Büyümesini, gelişmesini henüz tamamlamış olan: "Düşüncesi bu noktaya gelince birdenbire Azize'nin küçük kızını hatırladı."- H. E. Adıvar. Çocuklara yapılan bir seslenme sözü
Geri aşamada
Değersiz, önemsiz: "Bu iyi temiz, sıhhatli, küçük insanların uykusu bambaşka bir şey."- S. F. Abasıyanık
Daha az yaşlı: "Ortanca ve küçük ablalar ... beni, arabanın beklediği sokağa indirdiler."- R. N. Güntekin
fıcık
(Hukuk) MİNOR
MiNi
Küçük Kıyamet
(Tarih) 10 Eylül 1509 günü İstanbul'da gerçekleşen büyük yıkıma yol açmış depreme verilen ad
Küçük kan dolaşımı
Küçük kan dolaşımı, kalbin sağ karıncık kısmından çıkan kirli kanın akciğer toplar damarını izleyerek akciğere gelmesi ve akciğerlerde temizlenmesi sonucunda kalbin sol kulakçık bölümüne dökülmesi olayına denir
küçük hindistan cevizi
(Botanik, Bitkibilim) Muskat, küçük Hindistan cevizi (Myristica) ya da Hint cevizi portakal ağacına benzeyen, anavatanı Banda Adaları olan bir tropik ağaç cinsidir. Hindistan ceviziyle ilgisi yoktur
küçük ünlü uyumu
Türkçe bir kelimede düz ünlülerden (a, e, ı, i) sonra düz ünlülerin, yuvarlak ünlülerden (o,o,u,u) sonra dar yuvarlak (u,u) veya düz geniş (a,e) ünlülerin gelmesi: Evler. Etek. Salkımlar. Ördek, Okul, Sucuların gibi
Küçük Asya
Anadolu
küçük bey
Evin küçük erkek çocuğu
küçük dalga
Orta dalga
küçük gezegen
Bilinen dokuz büyük gezegene göre çok küçük olan gezegen
küçük harf
Büyük harflerden ayrı biçimde yazılan harf, minüskül
küçük tansiyon
Kanın beyin içindeki basıncı
küçük çapta
Yaygın olmayan
Küçük dil
uvula
Küçük düşürme
terzil
Küçük düşürücü
alçaltıcı
Küçük harf
minüskül
Küçük harf
majüskül
Küçük kilise
şapel
Küçük köpek
fifi
Küçük köpek
oşik
Küçük köpek
zaar
Küçük köpek
bocu
Küçük sözlük
vokabüler
Küçük sözlük
lügatçe
Küçük çocuk
cırbağa
Küçük çocuk
kirt
Küçük çocuk
tıfıl
Küçük çocuk
masum
Küçük çocuk
sabi
Küçük çocuk
(Osmanlı Dönemi) TIFL
Küçük çocuk
tufeyl
Küçük çocuk
tıfl
Küçükler
(Osmanlı Dönemi) SIGAR
küçük dil
Damak eteğinin ortasında bulunan küçük uzantı