Son ev Tom'un konutuydu.
- The last house was Tom's residence.
Onlar bir sosyal konutta yaşıyorlar.
- They live in a council house.
Freddy geçen ay mezarlıkta vardiyalı olarak çalışıyordu, bu yüzden normal saatlerde çalışan arkadaşlarından herhangi birini göremiyordu.
- Freddy's been working the graveyard shift the past month, so he hasn't been able to see any of his friends who work normal hours.
Tom'u öldürdükten sonra, Mary onu sığ bir mezara gömdü.
- After killing Tom, Mary buried him in a shallow grave.
Meclis üç hafta sonra oy kullandı.
- The House voted three weeks later.
Meclis otuz üç kez oylama yaptı.
- The House voted thirty-three times.
Onun bir ayağı çukurda.
- He's got one foot in the grave.
Tom'un bir ayağı çukurda.
- Tom has one foot in the grave.
Toplam hane halkı geliriniz nedir?
- What's your total household income?
Binlerce haneye elektrik sağlayacak kadar güneş paneli kuruldu.
- Enough solar panels have been installed to provide electricity to thousands of households.
Evimin önündeki sokak oldukça dar.
- The street in front of my house is pretty narrow.
Evimin arkasındaki sokak, dağıtım kamyonları için çok dar.
- The street behind my house is too narrow for delivery trucks.
Başkanın ciddi sorumlulukları var.
- The president has grave responsibilities.
Kötü haber söylendiğinde o ciddi görünüyordu.
- He looked grave when told the bad news.
Onlar onu mezarına gömdüler.
- They buried him in his grave.
Tom'u öldürdükten sonra, Mary onu sığ bir mezara gömdü.
- After killing Tom, Mary buried him in a shallow grave.
İngiliz Parlamentosu, Avam Kamarası ve Lordlar Kamarasına bölünmüştür.
- The British Parliament is divided into the House of Commons and the House of Lords.
Benim ev halkımın 5 üyesi vardır.
- There are 5 members of my household
Tom ev halkının bir parçasıydı.
- Tom was part of our household.
Dan bir kamyon tarafından çarpıldı ve ağır bir şekilde yaralandı.
- Dan was struck and gravely injured by a truck.
Babasının mezarını ziyaret etmek Tom için çok önemlidir.
- It's very important for Tom to visit his father's grave.
Önemli endişelerim var.
- I have grave concerns.
Bütün hayatım boyunca böyle kasvetli bir mezarlık görmedim.
- Never in all my life have I seen such a dreary graveyard.
Hayalet yavaş yavaş, ciddi, sessizce yaklaştı.
- The Phantom slowly, gravely, silently, approached.
Ev bakımsızlık belirtileri gösteriyor.
- The house shows signs of neglect.
Benim en sevdiğim gösteri Umutsuz Ev kadınları.
- My favourite show is Desperate Housewives.
This be the verse you grave for me / “Here he lies where he longs to be” — Stevenson, Requiem.
Lie full low, graved in the hollow ground. —Shakespeare.
O! may they graven in thy heart remain. —Prior.
He hath graven and digged up a pit. —Ps. VII 16 (Book of Prayer).
The thicker the cord or string, the more grave is the note or tone. —Moore (Encyc. of Music).
An illiterate fool sits in a mans seat; and the common people hold him learned, grave, and wise.