ölme

listen to the pronunciation of ölme
التركية - الإنجليزية
death

You won't bleed to death. - Kan kaybından ölmeyeceksin.

If I had to surrender, I'd rather choose death. - Teslim olmak zorundaysam, ölmeyi tercih ederim.

dying

He had heard that his friend was dying. - Arkadaşının ölmekte olduğunu duymuştu.

I am afraid of dying. - Ben ölmekten korkuyorum.

parting
don't die

I hope I don't die today. - Bugün ölmeyeceğimi umuyorum.

Heroes don't die. Only bad guys do. - Kahramanlar ölmez. Sadece kötü adamlar ölür.

grave
decease
passing
ölmek
die

I want to die with Getter Jaani. - Getter Jaani ile ölmek istiyorum.

I'm too young to die. - Ben ölmek için çok gencim!

ölmek
decease
ölmek
perish
ölmek
pass out

Let's get some food. You look like you're about to pass out. - Biraz yiyecek alalım. Sen ölmek üzereymiş gibi görünüyorsun.

ölmek
pass on
ölmek
conk
ölmek
croak
öl
{f} deceased

A monument was erected in memory of the deceased. - Ölenin anısına bir anıt dikildi.

He got down on his knees and prayed for the souls of the deceased. - Dizlerinin üzerine çöktü ve ölenlerin ruhları için dua etti.

ölmek
cut up
ölmek
cash in
ölmek
pass away
ölmek
depart
ölmek
kick the bucket
ölmek
end

I don't want to end up dead. - Sonunda ölmek istemiyorum.

ölmek
exit
ölmek
choke
ölmek
{f} go
ölmek
pay one's debt to nature
ölmek
(Argo) go to kingdom come
ölmek
gasp one's life out
ölmek
bite the dust
ölmek
gather
ölmek
(Konuşma Dili) push up the daisies
ölmek
west
ölmek
go the way of all flesh
ölmek
pass

Let's get some food. You look like you're about to pass out. - Biraz yiyecek alalım. Sen ölmek üzereymiş gibi görünüyorsun.

When I die, I want to die like my grandfather who died peacefully in his sleep. Not screaming like all the passengers in his car. - Ölürsem, yatağında huzur içinde ölen büyük babam gibi ölmek isterim. Arabasındaki tüm yolcular gibi çığlık atarak değil.

ölmek
(deyim) drop dead
ölmek
toe
ölmek
warble
ölmek
go belly up
ölmek
(deyim) be gathered to one's fathers
ölmek
expirer
ölmek
fall
ölmek
(Dilbilim) pass over
ölmek
fail
ölmek
hand in one's checks
ölmek
(deyim) buy the farm
ölmek
(deyim) shuffle off this mortal coil
ölmek
(deyim) pay the debt of nature
ölmek
dying

Tom is afraid of dying. - Tom ölmekten korkuyor.

I am afraid of dying. - Ben ölmekten korkuyorum.

ölmek
(deyim) pass in one's chips
ölmek
(Konuşma Dili) go for a burton
ölmek
finish
ölmek
hand in one's chips
ölmek
rest
ölmek
go out of existence
ölmek
breathe one's last
ölmek
shuffle off his mortal cot
ölmek
(Dilbilim) be no more
ölmek
go to one's glory
ölmek
(Konuşma Dili) go to one's last home
ölmek
(deyim) cash in one's chips
ölmek
(Dilbilim) pop off to
ölmek
(deyim) be food for worms
ölmek
kick off
öl
pass away

The patient may pass away at any moment. - Hasta herhangi bir anda ölebilir.

We won't let you pass away. - Ölmene izin vermeyeceğiz.

öl
{f} dying

Thousands of soldiers and civilians were dying. - Binlerce asker ve sivil ölüyorlardı.

Dying is nothing. So start with living, it's less funny and it lasts longer. - Ölüm hiçbir şey. Bu yüzden yaşamla başla, daha az komik ve daha uzun sürer.

öl
{f} die

Marilyn Monroe died 33 years ago. - Marilyn Monroe, 33 yıl önce öldü.

My father died of cancer. - Babam kanserden öldü.

öl
decease

A monument has been erected to the memory of the deceased. - Ölen kişinin anısına bir anıt dikildi.

A monument was erected in memory of the deceased. - Ölenin anısına bir anıt dikildi.

öl
perish

All they that take the sword shall perish with the sword. - Kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek.

My whole family perished in the fire. - Benim bütün ailem yangında öldü.

ölmek
go west
ölmek
pop off
ölmek
give up the ghost
mahvolma, ölme
bankruptcy, death
Ölmek
(deyim) buy it
öl
died

Marilyn Monroe died 33 years ago. - Marilyn Monroe, 33 yıl önce öldü.

Dalida died from an overdose of sleeping pills. - Dalida aşırı dozda uyku hapından öldü.

ölmek
expire
ölmek
pıp
açlıktan ölme
starvation

The survivors were found on an island, dying of starvation. - Hayatta kalanlar açlıktan ölmek üzereyken bir adada bulundu.

The poor cat was on the verge of starvation. - Zavallı kedi açlıktan ölmenin eşiğindeydi.

boğularak ölme
a watery grave
vasiyetsiz ölme
intestacy
ölmek
pip
ölmek
return to dust
ölmek
pip out
ölmek
go hence
ölmek
pass in
ölmek
succumb
ölmek
to go through a number of trying situations; to be beset by a number of miseries or sorrows
ölmek
snuff it
ölmek
to die, to croak, to pass away, to perish, to pop off, to expire; to be (as) dead as a dodo; to fade; to wither
ölmek
finally to get well after being at death's door several times
ölmek
(for a plant or flower) to wither. öl dediği yerde ölmek, kal dediği yerde kalmak automatically to obey (someone's) every command. Ölme eşeğim ölme (çayır çimen bitecek). (Konuşma Dili) How much longer will this infernal wait continue?/If I have to keep on waiting like this, I may as well regard the whole thing as doomed to failure. Ölür müsün, öldürür müsün? (Konuşma Dili) I've been put in an impossible situation! Ölenle (birlikte) ölünmez. (Atasözü) It is wrong to kill oneself by grieving, since no amount of grieving can bring the dead back to life. ölüp ölüp dirilmek
ölmek
peg out
ölmek
cross the styx
ölmek
belly up
ölmek
yield up the ghost
ölmek
hop the twig
التركية - التركية
Ölmek işi
fevt
ölme hakkı
İyileşme olasılığı olmayan hastaların veya yaşamını kendi başına sürdüremeyecek ölçüde sakat olan bireylerin yaşamını özel yöntem kullanarak sona erdirme hakkı, ötanazi
Ölmek
(Osmanlı Dönemi) AKL
Ölmek
(Osmanlı Dönemi) BERD
Ölmek
(Osmanlı Dönemi) İRTİHAL
Ölmek
(Osmanlı Dönemi) FEVD
ölmek
Bazı sebeplerle çok sıkıntı veya acı çekmek
ölmek
Bitki, solmak
ölmek
Değerini, geçerliğini, gücünü yitirmek, kullanılmamak
ölmek
Yaşamaz olmak, hayatı sona ermek, can vermek
Ölmek
rahmetli olmak
Ölmek
cavlamak
Ölmek
merhum olmak
Ölmek
yürümek
Ölmek
mortlamak
Ölmek
geçinmek
Ölmek
rahmetlik olmak
Ölmek
fevt olmak
Ölmek
vefat etmek
Ölmek
gitmek
Ölmek
irtihal etmek
Ölmek
kakırdamak
Ölmek
kıkırdamak
öl
ıslaklık, nem
öl
Toprağın nemi
öl
Toprağın nemi, yaşlık, höl
ölmek
Solmak
ölme
المفضلات