تعريف shocked في الإنجليزية التركية القاموس.
- şoke olmak
- sarsılmak
- şoklanmış
- kanı donmak
- beyninden vurulmuşa dönmek
- cin çarpmışa dönmek
- çarpılmış
- {f} sars
Tom biraz sarsılmış görünüyordu.
- Tom looked a little shocked.
Kalabalık sarsılmış görünüyordu.
- The crowd looked shocked.
- çarpilmis
- aklı durmak
- sars(mak)
- {s} şaşkına dönmüş
- {s} sarsılmış
Gerçekten sarsılmıştım.
- I was really shocked.
Herkes sarsılmış görünüyordu.
- Everyone looked shocked.
- şoke
Tom Mary'nin söylediklerinden şoke oldu.
- Tom was shocked by what Mary said.
Tom şoke olmuş göründüğümü söyledi.
- Tom said I looked shocked.
- shock
- şok etmek
Sami insanları şok etmekten keyif alırdı.
- Sami liked to shock people.
- shock
- şok
Şoktan dolayı çıldırdı.
- She went mad because of the shock.
Haberi duysa, şoka girer.
- If he should hear the news, he would be shocked.
- shocked at
- şok
- shocked by electricity
- cereyan çarpmak
- shell shocked
- savaş bunalımı yaşayan
- shell shocked
- kabuk şok
- be shocked
- şok olmak
- shock
- (Biyokimya) çarpılım
- shock
- çarpmak (elektrik)
- shock
- çok şaşırtmak
- shock
- şoke etmek
- shock
- donakalmak
- shock
- utanmak
- shock
- tahıl balyaları
- shock
- {f} sars
Kalabalık sarsılmış görünüyordu.
- The crowd looked shocked.
Herkes sarsılmış görünüyordu.
- Everyone looked shocked.
- shock
- darbe
Bu saat darbeye dayanıklı.
- This watch is shock-proof.
- shock
- demet yığını
- shock
- çıngı çarpması
- shock
- sarsıntı
- shock
- sarsmak
- shock
- çarpma
- shock
- çok sarsmak
- shock
- gür ve karmakarışık saç
- shock
- vuruş
- shock
- sarsma
- Be shocked
- şaşırmak
I was shocked when I heard she talked behind me.
- aghast, shocked
- korkmuş, şok
- shock
- şoka
- shock
- {f} elektrik çarpmak
- shock
- {f} elektrik şoku vermek
- shock
- {i} çalı gibi gür saç
- shock
- {i} utanç
- shock
- {f} darıltmak
- shock
- {i} sarsılma
- shock
- (Diş Hekimliği) Tansiyon düşmesi, hızlı ve zayıf nabız, solgun ve soğuyan deri, zayıf solunum vb. semptomları olan akut dolaşım bozukluğu yetersizliği
- shock
- {i} demet
- shock
- {f} kâlbini kırmak
- shock
- (Tıp) Ani müdahale sonucu görülen şiddetli sarsıntı, darbe, elektrik çarpması, şiddetil etki veya korku, şok
- shock
- şiddetle çarpmak
- shock
- nefret veya korku vermek
- shock
- {i} ekin yığını (dikey duran bağlanmış birçok ekin demeti)
- shock
- {i} elektrik şoku
- shock
- {i} karışık saç
- shock
- sarsıntı,v.sars: n.darbe
- shock
- {f} (elektrik) çarpmak
- shock
- (Tıp) Travma veya sıvı kaybı sebebiyle ani olarak ortaya çıkan periferik dolaşım yetmezliği (Hastada cilt soluktur, soğuk terleme vardır, nabız zayıf ve süratlidir, huzursuzluk vardır ve bazan bilinç de kayolur)
- shock
- {i} keçeleşmiş saç
- shock
- {f} şaşırtmak
- shock
- {i} taranmamış saç
- shock
- {i} elektrik çarpması
- shock
- {i} bunalım
- shock
- müteessir etmek
- shock
- elektrik akımına çaptırmak
- shock
- {i} balya
- shock
- {f} elektroşok uygulamak
- shock
- {f} sarsılmak
- shock
- {f} demet yapmak
- shock
- (Askeri) ŞOK, DARBE: Bak. "shock action"
- shock
- {f} balyalamak
- shock
- {f} dehşete düşürmek
- to be shocked
- beyninden vurulmuşa dönmek
- to be shocked
- şoke olmak