تعريف reserved في الإنجليزية التركية القاموس.
- rezerve
- {s} çekingen
Arkadaşlarım, çok çekingen olduğumu söylerler iken; ailem ise hep, çok sıkıcı olduğumu iddia eder.
- My friends always say I'm too reserved, but my family always says I'm too boring.
Ben Tom'u çok çekingen buldum.
- I found Tom very reserved.
- saklı
- mahfuzdur
- saklanılmış
- sıkılgan
- ayrılan
- ayırtılmış
Tüm koltuklar ayırtılmış.
- All the seats are reserved.
- {f} ayır
Acil durumlar için bir sürü yiyecek ayırdık.
- We have reserved a lot of food for emergencies.
Telefon edip bir masa ayırtmalıydık.
- We ought to have phoned ahead and reserved a table.
- yedek
- tutulmuş
- {s} rezerve edilmiş
- ağzı slkı
- başka zaman veya muayyen bir kimse için saklanılmış
- {s} içine kapanık
Bill oldukça içine kapanıktır.
- Bill is quite reserved.
- ayrılmış/çekingen
- {s} ayrılmış
Ayrılmış koltuklar var mı?
- Are there reserved seats?
Bu koltuklar yaşlı insanlar için ayrılmıştır.
- These seats are reserved for old people.
- {s} ağzı sıkı
Tom ağzı sıkı, değil mi?
- Tom is reserved, isn't he?
Tom oldukça ağzı sıkı, değil mi?
- Tom is quite reserved, isn't he?
- {s} sessiz
- (Otomotiv) reserve edilmiş
- tersine dönüş
- saklıdır
- reserve
- {f} rezerve ettirmek
- reserve
- yedek
- reserve
- rezerv
O yer her zaman kalabalıktır, ama bir masa rezervasyonu yaptım, endişelenmemeliyiz.
- That place is always crowded, but I reserved a table today, so we don't have to worry.
Japonya'nın altın ve döviz rezervleri 1998'in sonunda $68.9 milyarı gösteriyordu, bir yıl öncekinden $77.0 milyar daha aşağı.
- Japan's gold and foreign exchange reserves stood at $68.9 billion at the end of 1998, down from $77.0 billion a year earlier.
- reserve
- {f} ayırmak
Ben birinci sınıf bir kamara ayırmak istiyorum.
- I want to reserve a first-class stateroom.
- reserve
- {f} ayırtmak
Üç kişilik bir masa ayırtmak istiyorum.
- I'd like to reserve a table for three.
İki kişilik bir masa ayırtmak istiyorum.
- I'd like to reserve a table for two.
- reserve
- {i} ihtiyat
- reserved memory
- (Bilgisayar) ayrılan bellek
- reserved road
- (Askeri) özel yol
- reserved route
- (Askeri) özel yol
- reserved word
- özel sözcük
- reserved word
- ayrılmış sözcük
- reserved word
- kullanımı yasak sözcük
- reserved for
- için ayrılmıştır
- reserved in advance
- şimdiden ayrıldı
- reserved portion
- (Kanun) Saklı pay
- reserved to
- ye aittir
- reserved area
- (Askeri) SAKINCALI BÖLGE: ABD Başkanının emriyle arazi veya su sathı üzerinde Milli Savunma maksatları için ayrılmış ve sınırları belirtilmiş saha. Bu sahaya giriş yasaklanır veya kısıtlanır
- reserved area
- (Askeri) sakıncalı bölge
- reserved bytes
- (Bilgisayar) ayrılan bayt
- reserved characters
- (Bilgisayar) rezerve edilmiş karakterler
- reserved circuits programme
- (Askeri) yedek devre programı
- reserved client
- (Bilgisayar) ayrılan istemci
- reserved demolition
- (Askeri) ÖZEL TAHRİP HEDEFİ: Taktik veya stratejik planda oynadığı hayati önem, bizatihi bünyesinin taşıdığı önem veya düşman karşısında yapılması lüzumu bakımından, tahribi işinin, herhangi bir komutanlık kademesince özel şekilde kontrol edilmesi gereken bir tahrip hedefi. Ayrıca bakınız: "Demolition target"
- reserved demolition target
- (Askeri) özel tahrip hedefi
- reserved demolition target
- (Askeri) ÖZEL TAHRİP HEDEFİ: Taktik veya stratejik planda oynadığı hayati önembizatihi bünyesinin taşıdığı önem veya düşman karşısında yapılması lüzumu bakımından, tahribi işinin herhangi bir komutanlık kademesince özel şekilde kontrol edilmesi gereken bir tahrip hedefi. Ayrıca bakınız: "demolition target"
- reserved device
- (Bilgisayar) ayrılmış aygıt
- reserved error
- (Bilgisayar) ayrılmış hata
- reserved for controller
- (Otomotiv) kontrollör için rezerve
- reserved powers
- (Politika, Siyaset) saklı yetkiler
- reserved road
- (Askeri) ÖZEL YOL: Bak. "reserved route"
- reserved route
- (Askeri) ÖZEL YOL: Kara yolu trafiğinde yalnız özel bir birlik veya yetkili makama tahsis edilmiş yol. Ayrıca bakınız: "route". Bu yol üzerinde uygulanacak trafik düzenleme ve kontrol derecesini birlik komutanı tayin eder
- reserved seats
- rezerve koltuklar
- reserved space
- (Askeri) YEDEK DEPOLAMA SAHASI: Gelecek ikmal maddelerinin depolanması için depo idaresi tarafından ayrılmış depolama sahası
- reserved space
- (Askeri) yedek depolama sahası
- reserved space
- (Bilgisayar) ayrılan alan
- reserved surplus
- (Ticaret) ayrılmış kar
- reserved surplus
- (Ticaret) dağıtılmamış karlar
- reserved surplus
- (Ticaret) özel yedek akçe
- reserved word
- Korunmuş Sözcük
- reserve
- {i} stok
- reserve
- hakkı saklı tutmak
- reserve
- {i} kaynak
- reserve
- (Kanun) karşılık
- reserve
- barındırmak
- reserve
- (Kanun) mahfuz tutmak
- reserve
- şartsız
- reserve
- (Ticaret) yedek ihtiyat
- reserve
- yer tutmak
- reserve
- ağız sıkılığı
- reserve
- (Turizm) yer ayırtmak
Bu trende yer ayırtmak istiyorum.
- I'd like to reserve a seat on this train.
- reserve
- rezerve
Bir otel odası rezerve etmek istiyorum.
- I'd like to reserve a hotel room.
Raffle's'da yemek yemek istiyorsan, haftalar önceden rezerve ettirmelisin.
- If you want to eat at Raffle's, you must reserve weeks ahead.
- reserve
- rezerve etmek
Bir otel odası rezerve etmek istiyorum.
- I'd like to reserve a hotel room.
- reserve
- (Kanun) istisna etmek
- reserve
- tersine çevirmek
- reserve
- spor yedek oyuncu
- reserve
- yedek oyuncu
- reserve
- yedekli
- all rights reserved
- tüm hakları saklıdır
- all rights reserved
- her hakkı saklıdır
- reserve
- yedek güçler
- reserve
- korumak
- reserve
- {f} ayır
Otel odamı üç hafta önceden ayırttım.
- I reserved my hotel room three weeks in advance.
İki kişilik bir masa ayırtmak istiyorum.
- I'd like to reserve a table for two.
- reserve
- çekingenlik
- reserve
- tahsis etmek
- reserve
- belirli bir amaç için ayrılmış arazi/bölge
- all rights reserved
- Her hakkı saklıdır. Her hakkı mahfuzdur
- have a room reserved
- bir oda ayrılmış olması
- reserve
- rezervi
- bytes reserved
- (Bilgisayar) ayrılan bayt
- copyright reserved
- telif hakkı saklıdır
- i reserved a double bed, but i got a twin
- çift kişilik yatak rezervasyonu yaptırmıştım ama odamda ikiz yatak var
- reserve
- {f} ayırtmak: I reserved a table for four at the restaurant. Lokantada dört kişilik bir masa ayırttım
- reserve
- belirli bir amaç için ayrılmış
- reserve
- hakkını muhafaza etmek
- reserve
- {f} tutmak
- reserve
- {i} ön koşul
- reserve
- ayır,v.rezerve et: n.rezerv
- reserve
- ilerisi için saklamak
- reserve
- {f} sonraya bırakmak
- reserve
- ihtiyaten saklamak
- reserve
- saklamak
- reserve
- (Askeri) İHTİYAT: Bir kıtanın geride bulundurulan veya bir muharebenin başlangıcında kati neticeli bir hareket için elde bulunmak üzere harekattan alıkonan kısmı
- reserve
- {i} şart
- reserve
- {f} saklamak, ayırmak: I will reserve
- reserve
- {f} ertelemek
- reserve
- (Tıp) Yedek, ihtiyat (ciğerde bulunan hava artığı gibi)
- reserve
- {i} fon
- reserve
- yedek/rezerv
- reserve
- {i} korumaya alınmış arazi
- reservedly
- ayrılarak/çekingence