Jane has been acting in movies since she was eleven.
- Jane on bir yaşından beri filmlerde oyunculuk yapıyor.
Tom got an acting job in Hollywood.
- Tom Hollywood'ta bir oyunculuk işi aldı.
Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it.
- Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.
These games are listed under the adult category.
- Bu oyunlar yetişkin kategorisi altında listelenmiş.
The baby is playing with some toys.
- Bebek bazı oyuncaklar ile oynuyor.
Daddy, may I go out and play?
- Baba, dışarıya çıkıp oyun oynayabilir miyim?
The game's outcome hangs on his performance.
- Oyunun sonucu onun performansına bağlı.
Would you like to see a live performance of a play with me Saturday?
- Cumartesi günü benimle bir oyunun canlı performansını görmek ister misin?
I don't think he's a great actor.
- Ben onun büyük bir oyuncu olduğunu düşünmüyorum.
Her acting is on the level of a professional.
- Onun oyunculuğu profesyonel düzeydedir.
I believe it's all a hoax.
- Bunun hepsinin bir oyun olduğuna inanıyorum.
I trained the dog to do tricks.
- Oyun yapması için köpeği eğittim.
Jack played a dirty trick on me.
- Jack bana kirli bir oyun oynadı.
His acting left nothing to be desired.
- Onun oyunculuğu mükemmeldi.
Jane has been acting in movies since she was eleven.
- Jane on bir yaşından beri filmlerde oyunculuk yapıyor.
Just then, the workers in the park brought over some small playing cards.
- Tam o sırada parktaki işçiler bazı küçük oyun kartları getirdiler.
The baby is playing with some toys.
- Bebek bazı oyuncaklar ile oynuyor.
Climbing that mountain was a piece of cake.
- O dağa tırmanmak çok oyuncağıydı.
That toy is selling like hot cakes.
- O oyuncak çok satılıyor.
The toy seller was very friendly.
- Oyuncak satıcısı çok samimiydi.
Stop playing pranks on me!
- Bana oyun oynamayı kes!
He showed me the manuscript of his new play.
- O, yeni oyununun el yazmasını bana gösterdi.
The Comédie Française is the theater that shows Molière's plays.
- Comédie Française, Molière'in oyunlarını gösteren tiyatrodur.
He knows many folk dances.
- O birçok halk oyunu biliyor.
I enjoy playing doubles with Tom.
- Tom'la teniste çiftli oyun oynamaktan hoşlanıyorum.
Tom hurt his left knee during practice, so John had to play the game in his place.
- Tom uygulama sırasında sol dizini incitti, bu yüzden John oyunu yerinde oynamak zorunda kaldı.