kocama

listen to the pronunciation of kocama
التركية - الإنجليزية

تعريف kocama في التركية الإنجليزية القاموس.

koca
husband

My last husband was really stupid. - Son kocam gerçekten aptaldı.

She hated her husband. - O, kocasından nefret etti.

koca
massive
koca
enormous

He has enormous fingers. - Onun kocaman parmakları vardır.

The elephant is an enormous creature. - Fil kocaman bir yaratıktır.

koca
huge

The lion opened its huge mouth and roared. - Aslan kocaman ağzını açtı ve kükredi.

I wanted to buy the huge stuffed bear at Ken's store, but it was not for sale. - Ken'in dükkanındaki kocaman içi doldurulmuş ayıyı almak istedim ama satılık değildi.

koca
gargantuan
koca
man

The priest pronounced them man and wife. - Rahip onları koca ve karı ilan etti.

This man is not my husband. - Bu adam benim kocam değil.

koca
large

The universe is a large school. - Evren kocaman bir okul.

The universe is a large school. - Kainat kocaman bir okul.

koca
great

She feared cancer would kill her husband before their great-grandson was born. - O, onların torun oğlu doğmadan önce kanserin kocasını öldüreceğinden korkuyordu.

The news that her husband had been killed in an accident was a great shock to her. - Kocasının bir kazada hayatını kaybettiği haberi ona büyük bir şok oldu.

koca
aged
koca
big

He used a big piece of paper to make the bag. - Torbayı yapmak için koca bir parça kağıt kullandı.

The cows looked big and docile. - İnekler kocaman ve uysal görünüyordu.

koca
old

There was once upon a time an old Queen whose husband had been dead for many years, and she had a beautiful daughter. - Biz zamanlar kocası yıllar önce ölmüş olan yaşlı bir kraliçe vardı ve onun da güzel bir kızı vardı.

Mary complained about her husband again - the same old story. - Mary kocası hakkında yine yakındı - aynı eski hikaye.

koca
consort
koca
old man
koca
hubby

Mary's hubby is chubby. - Mary'nin kocası tombul.

My hubby and I used to go mountain climbing together. - Kocam ve ben birlikte dağ tırmanışına giderdik.

koca
spouse

A widow is a woman whose spouse has died. - Dul kocası ölmüş bir kadındır.

koca
fellow
koca
feller
koca
the old man
koca
goodman
kocamak
age
kocamak
to age, to grow old
kocamak
grow old
kocamak
to age, grow old
التركية - التركية
Kocamak işi
Koca
er
Koca
efendi
Koca
(Osmanlı Dönemi) GANEC
Koca
ağa
Koca
aşir
Koca
erkek
Koca
gübür
Koca
abuşka
Koca
(Hukuk) ZEVC
koca
Bir kadının eşi, zevç: "Koca işinden çıktıktan sonra, borç boğazı aştı."- R. N. Güntekin
koca
Büyük, ulu
koca
Büyük, geniş: "Elinde koca bir paketle döndü."- M. Ş. Esendal
koca
Bir kadının eşi, zevç
koca
Yaşlı, ihtiyar
koca
Büyük, geniş
koca
Yüksek
koca
Kocaman, iri
kocamak
Yaşı ilerlemek, yaşlanmak, ihtiyarlamak
kocamak
Yaşı ilerlemek, yaşlanmak, ihtiyarlamak: "Sen de benim nazarımda öyle kocamış bir hâkime benziyorsun ki göstermek istediği ciddiyet boyunun ve yaşının çok üstünde..."- H. Z. Uşaklıgil
kocama
المفضلات