keyiflenmek

listen to the pronunciation of keyiflenmek
التركية - الإنجليزية
cheer up!
rejoice
liven up
get tipsy
buck up
to cheer up, to buck up, to liven up; to get tipsy
cheer up
keyif
joy

Tom was caught joyriding in a stolen vehicle. - Tom bir çalınan aracın içinde keyif binişinde yakalandı.

keyif
pleasure

Reading is one of life's great pleasures. - Okumak, yaşamın büyük keyiflerinden biridir.

You will derive great pleasure from this book. - Bu kitaptan büyük bir keyif alacaksınız.

keyif
bliss

You don't need much to be blissfully happy. - Keyifli bir şekilde mutlu olmak için çok fazla şeye ihtiyacın yok.

Tom is blissfully happy. - Tom keyifli şekilde mutlu.

keyif
{i} delight

I've just received some delightful news. - Ben az önce keyifli bir haber aldım.

I think people are delighted. - İnsanların keyifli olduklarını düşünüyorum.

keyif
spirits

She came home in low spirits. - O, eve keyifsiz geldi.

keyif
kief
keyif
fun
keyif
high spirits
keyif
health
keyif
relish
keyif
merry
keyif
rollick
keyif
kick

Tom decided to just kick back and relax. - Tom sadece keyif çatmaya ve dinlenmeye karar verdi.

keyif
zest
keyif
cheer

They'll cheer you up. - Sizi keyiflendirecekler.

They'll cheer you up. - Seni keyiflendirecekler.

keyif
slight intoxication
keyif
merriment
keyif
pleaure
keyif
health; temper, mood, spirits; pleasure; merriment, fun; slight intoxication
keyif
conviviality
keyif
kef
keyif
exhilaration
keyif
enchantment
keyif
psych. euphoria
keyif
rejoicing
keyif
slang hashish
keyif
pleasure, merriment, amusement
keyif
temper
keyif
pleasure in life, feeling of well-being; delight, joy
keyif
humour [Brit.]
keyif
humor

For the past few days Jane has been quiet and out of humor. - Son birkaç gündür Jane sessiz ve keyifsizdir.

keyif
glee
keyif
joviality
keyif
mood, humor, state of mind
keyif
high, kef, dreamy and languorous state
keyif
{i} humour
التركية - التركية
Keyifli duruma gelmek, neşelenmek: "O kadar keyiflenmiştim ki, yoldan atıyla geçmekte olan köylüyü bile görmemiştim."- S. F. Abasıyanık
Keyifli duruma gelmek, neşelenmek
(Osmanlı Dönemi) TEKEYYÜF
keyif
Yolsuz ve kural dışı istek: "Niye bir memurun keyfine boyun eğiyorsunuz?"- N. Cumalı
keyif
Alkollü içki ve başka uyuşturucu maddeler kullanıldığında insanda görülen durum
keyif
Esrar
keyif
Rahat, huzur, afiyet
keyif
Yolsuz ve kural dışı istek
keyif
İstek, heves, zevk
keyif
Vücut esenliği, sağlık
keyif
Canlılık, tasasızlık, iç rahatlığı: "Bu keyif ne kadar sürerdi? Tahminime göre beş on dakikadan fazla sürmezdi."- Y. K. Karaosmanoğlu
keyif
Rahat, huzur, afiyet. İstek, heves, zevk: "Ağır ağır keyifle başladım kahvemi çekmeğe."- S. F. Abasıyanık
keyif
Canlılık, tasasızlık, iç rahatlığı
keyiflenme
Keyiflenmek işi
keyiflenmek
المفضلات