Where are we meeting tomorrow? I don't want to get lost again.
- Yarın nerede buluşuyoruz? Tekrar kaybolmak istemiyorum.
You don't want to get lost, so take your mother's hand.
- Kaybolmak istemiyorsun, bu yüzden annenin elini tut.
I don't want to lose.
- Kaybolmak istemiyorum.
You have to disappear.
- Ortadan kaybolmak zorundasın.
I wanted to disappear.
- Ortadan kaybolmak istedim.
Tom wants to disappear.
- Tom gözden kaybolmak istiyor.
To my amazement, it disappeared in an instant.
- Benim için sürpriz oldu, o bir anda gözden kayboldu.
The snow will soon disappear.
- Kar yakında kaybolacak.
There was no proof that Fadil was connected to Layla's disappearance.
- Fadıl'ın Leyla'nın ortadan kaybolmasıyla ilişkili olduğuyla ilgili hiç kanıt yoktu.
Tom is a person of interest in Mary's disappearance.
- Tom, Mary'nin kaybolmasında ilgi çeken bir kişidir.
The loss of their mother grieved them very much.
- Annelerinin kaybolması onları çok üzdü.
Experts are worried about the loss of sea ice in the Arctic.
- Uzmanlar, Arctic'teki deniz buzunun kaybolmasından endişe ediyorlar.
You can't get lost in big cities; there are maps everywhere!
- Büyük kentlerde kaybolmazsın, her yerde haritalar var!
I am afraid that you will get lost.
- Kaybolmuş olabileceğinden korkuyorum.
You can't get lost in big cities; there are maps everywhere!
- Büyük kentlerde kaybolmazsın, her yerde haritalar var!
Why did you get lost in the woods?
- Ormanda niçin kayboldun?
Old customs keep disappearing.
- Eski gelenekler kaybolmaya devam ediyor.
You have to disappear.
- Ortadan kaybolmak zorundasın.