kapalılık

listen to the pronunciation of kapalılık
التركية - الإنجليزية
closeness
indirection, obliqueness (of words)
(Dilbilim) closure
cloudiness
obscureness
closedness
kapalı
off

Make sure that the lights are turned off before you leave. - Çıkmadan önce, ışıkların kapalı olduğundan emin olun.

See if the gas is turned off. - Gazın kapalı olup olmadığına bak.

kapalı
closed

The gate is closed all the year round. - Kapı tüm yıl boyunca kapalı.

Can you walk with your eyes closed? - Gözlerin kapalı yürüyebiliyor musun?

kapalı
{s} shut

Tom kept his mouth shut and didn't tell anyone what had happened. - Tom ağzını kapalı tuttu ve ne olduğunu kimseye söylemedi.

He often thinks with his eyes shut. - O, sık sık gözleri kapalı düşünüyor.

kapalı
close

Can you walk with your eyes closed? - Gözlerin kapalı yürüyebiliyor musun?

The hotel remains closed during the winter. - Otel kış boyunca kapalı kalır.

kapalı
closed, shut; (radyo vb.) off; blocked; covered; secret; obscure; secluded; introverted; (hava) overcast, muggy; (havasız) close
kapalı
shutdown
kapalı
(Ticaret) blocked

That street is blocked because of the works. - O cadde çalışma nedeniyle kapalı.

kapalı
stowed
kapalı
(Bilgisayar) on hook
kapalı
implicit
kapalı
down
kapalı
(Bilgisayar) off line
kapalı
(Bilgisayar) collapsed
kapalı
(Bilgisayar) offline
kapalı
(Gıda) implicit function
kapalı
(Bilgisayar) turned off

See if the gas is turned off. - Gazın kapalı olup olmadığına bak.

Tom checked to make sure the gas was turned off. - Tom gazın kapalı olduğundan emin olmak için kontrol etti.

kapalı
introverted
kapalı
(Askeri) converge
kapalı
{s} enclosed
kapalı
secret
kapalı
nebulous
kapalı
crypto
kapalı
cryptic
kapalı
{s} indoor

I prefer spending time indoors. - Ben kapalı yerde vakit geçirmeyi tercih ederim.

Ball games, such as basketball and ping-pong, are usually played indoors. - Basketbol ve masa tenisi gibi top oyunları genellikle kapalı alanda oynanır.

kapalı
{i} inclose
kapalı
overcast

The sky is overcast today. - Gökyüzü bugün kapalı.

kapalı
confined
kapalı
obscure
kapalı
closed to

This road is closed to cars. - Bu yol arabalara kapalıdır.

The road to Nagano is closed to traffic. - Nagano'ya giden yol trafiğe kapalı.

Kapalı
power off
kapalı
covered, roofed (market, inner courtyard)
kapalı
grey
kapalı
sealed

Don't worry. My lips are sealed. - Endişe etme. Dudaklarım kapalı.

Tom's birth records are sealed. - Tom'un doğum kayıtları kapalı.

kapalı
murky
kapalı
blocked (road, passage)
kapalı
secret (meeting)
kapalı
skyless
kapalı
cloudy
kapalı
impenetrable
kapalı
muggy
kapalı
secluded
kapalı
gray
kapalı
unopened
kapalı
shut, closed; covered
kapalı
covered
kapalı
privy
kapalı
sable
kapalı
cloistered
kapalı
sullen
kapalı
backhanded
kapalı
overcast (sky)
kapalı
indirect, oblique (words)
kapalı
cloudily
kapalı
starless
kapalı
impervious
التركية - التركية
Anlatımın açık ve kesin olmama özelliği, ipham
Kapalı olma durumu
Etkisini artırmak için anlamın bilerek, isteyerek kapalı bırakılması, ipham
Kapalı
(Osmanlı Dönemi) MA'KUM
kapalı
Gizli, saklı
kapalı
Başı örtülü (kadın)
kapalı
Geçilmez durumda olan. Çalışma süresi sona ermiş (iş yeri)
kapalı
Açık olmayan
kapalı
Geçilmez durumda olan
kapalı
Çalışma süresi sona ermiş
kapalı
Kapanmış olan, açılmamış, mestur
kapalı
Bulutlu, karanlık (hava): "Ankara'nın soğuk, kapalı havalı günlerinden biriydi."- Y. K. Karaosmanoğlu
kapalı
Açık olmayan (giyecek): "Damalı bir eteklik, açık mavi, kapalı bir yün kazak giymişti."- N. Cumalı
kapalı
Dışa dönük yaradılışta olmayan: "Kapalı ruhlu, ağırbaşlı, güç heyecana gelir insanlardır."- R. H. Karay
kapalı
Dışa dönük yaradılışta olmayan
kapalı
Açık ve kesin söz kullanmadan söylenen, müphem
kapalı
Bulutlu, karanlık
kapalılık
المفضلات