There are as many as two hundred cherry trees in this park.
- Bu parkta iki yüz kadar çok sayıda kiraz ağaçları vardır.
He reads as many as twenty books every week.
- O her hafta yirmi kadar çok sayıda kitap okur.
Tom took me to a restaurant where you can eat as much as you want for thirty dollars.
- Tom beni otuz dolara istediğin kadar çok yiyebileceğin bir restorana götürdü.
Tom didn't trust Mary as much as she trusted him.
- Onun Tom'a güvendiği kadar çok Tom Mary'ye güvenmiyor.
Do we really need this much food?
- Bu kadar çok yiyeceğe gerçekten ihtiyacımız var mı?
I never knew swimming could be this much fun.
- Yüzmenin bu kadar çok eğlenceli olabileceğini bilmiyordum.