kadınca

listen to the pronunciation of kadınca
التركية - الإنجليزية
womanly
womanly, in a womanly manner
womanlike
unmanly
womanly, feminine
feminine
wifely
kadın
woman

Excuse me, who is this woman? - Afedersiniz, bu kadın kim?

She is a selfish woman. - O bencil bir kadındır.

kadın
female

The qipao is a classic female garment that originated in 17th century China. - Qipao 17.yüzyıl Çin'inde yaratılmış klasik kadın giysisidir.

He wanted female companionship. - O kadın arkadaşlık istedi.

kadınca olmayan
unwomanly
kadınca olmayış
unwomanliness
kadın
women

Women didn't care for him. - Kadınlar ondan hoşlanmadılar.

Many young women in their 20s plan to go abroad during their summer holidays. - Yirmili yaşlarda birçok geç kadın yaz tatilleri esnasında yurt dışına gitmeyi planlıyorlar.

kadın
broad
kadın
{i} she

She kept her valuables in the bank for safety. - Güvenlik için kadın, değerli şeylerini bankada sakladı.

She shot a warm smile at the old lady. - O, yaşlı kadına sıcak bir gülümseme fırlattı.

kadın
{i} hen

I was looking at a pretty hen. - Ben güzel bir kadına bakıyordum.

kadın
{i} Jane
kadın
girl

Women and girls would cross over the street rather than meet him. - Kadınlar ve kızlar onunla karşılaşmaktansa caddeyi geçmeyi tercih ederler.

Peter was fed up with childish girls and wanted to meet a really mature woman. - Peter, çocuksu kızlardan bıktı ve gerçekten olgun bir kadınla tanışmak istedi.

kadın
married woman

Tom found out that Mary was a married woman. - Tom, Mary'nin evli bir kadın olduğunu öğrendi.

Tom continued his relationship with that married woman. - Tom bu evli kadınla birlikte olmayı sürdürdü.

kadın
eve

Tom thinks that women always tell their best friends everything. - Tom kadınların her zaman her şeyi en iyi arkadaşlarına söylediklerini düşünüyor.

Mary is one of the most beautiful women I've ever met. - Mary, şimdiye kadar tanıştığım en güzel kadınlarından biridir.

kadın
wife

He left his wife and shacked up with a woman half her age. - O, karısını terk etti ve yarı yaşında bir kadınla aşk hayatı yaşıyor.

That woman is his wife, I think. - Sanırım, o kadın onun karısıdır.

kadın
petticoat
kadın
lady

The thief disguised himself as an old lady. - Hırsız yaşlı bir kadın olarak kendini gizledi.

The old lady got down from the bus. - Yaşlı kadın otobüsten indi.

kadın
bird
kadın
skirt

At mosques, scarves, skirts and cardigans are offered for women to wear. - Camilerde kadınlar için örtü, etek ve hırka bulunur.

kadın
femme

Mary is a femme fatale. - Mary bir baştan çıkaran kadın.

kadın
moll
kadın
the woman
kadın
(Argo) pussy
kadın
dame
kadın
lady's

The lady's wish is my command. - Kadının isteği benim emrimdir.

kadın
good at housekeeping
kadın
feme
kadın
gyno
kadın
distaff
kadın
gynous
kadın
prov. a title used after the names of older women
kadın
woman; married woman; lady; servant; female
kadın
(Konuşma Dili) cleaning woman; maid
kadın
woman who has lost her virginity
kadın
womenfolk
kadın
womankind
kadın
drag
kadın
ma
التركية - التركية
Kadına yakışır (biçimde)
KADINCA
Kadına yakışır biçimde: "... susması daha kadınca, daha insanca olurdu."- S. F. Abasıyanık
KADINCA
Kadın gibi, kadına benzer
Kadın
karı
Kadın
eksikli
Kadın
bayan
Kadın
dişi
Kadın
hatun
Kadın
eksik etek
Kadın
(Hukuk) ZENNİ
Kadın
avrat
Kadın
zen
kadın
Bayan anlamında kullanılan bir unvan
kadın
Tahta kab
kadın
Bayan: "Hintli kadın toplantıyı renklendirmek için, herkesin kendisine bazı şeyler sormasını teklif ediyordu."- B. Felek
kadın
Hizmetçi
kadın
Dişi cinsten erişkin insan, erkek veya adam karşıtı: "Yanlarında, kendileriyle ahbaplık edecek dostlar, hizmetlerine koşacak kadınlar veya erkekler görmek isterler."- A. Ş. Hisar
kadın
Dişi cinsten erişkin insan, erkek veya adam karşıtı
kadın
Evlenmiş kız
kadın
Analık veya ev yönetimi bakımından gereken erdemleri olan
kadınca
المفضلات