izinli

listen to the pronunciation of izinli
التركية - الإنجليزية
allowed

That's no longer allowed. - Tom daha uzun izinli değil.

You're allowed to do that. - Onu yapmaya izinlisin.

(Kanun) licensee
licensed
approved
on vacation
off

I'll be off duty at noon on Saturday. - Cumartesi öğleyin izinli olacağım.

The policeman was off duty when he was shot to death. - Polis vurularak öldürüldüğünde izinliydi.

(someone) who has permission (to do something)
off duty

I'll be off duty at noon on Saturday. - Cumartesi öğleyin izinli olacağım.

Are you off duty tonight? - Bu gece izinli misin?

on leave

Tom has been on leave for three weeks. - Tom üç haftadır izinli.

He's just gone on leave. - O az önce izinli gitti.

(doing something) with permission, having gained permission to do so
authorized
(someone) who is on vacation/leave
permitted

Tom is permitted to do that. - Tom bunu yapmak için izinli.

izin
allowance
izin
{i} permission

She wanted my permission to use the telephone. - Telefonu kullanabilmek için benden izin istedi.

izin
leave

He's just gone on leave. - O az önce izinli gitti.

Tom applied for a leave of absence. - Tom izin için başvurdu.

izin
permit

My father would not permit me to go on to college. - Babam üniversiteye devam etmeme izin vermezdi.

They were not permitted to cross into Canada. - Onların Kanada'ya geçmeleri için izin verilmedi.

izinli bant
allowed band
izinli işten ayrılma
(Ticaret) leave
izinli geçiş
allowed transition
izinli gün
off day
izinli olarak
allowedly
izinli olmak
be on pass
izinli saatler
(Ticaret) absence hours
izin
permission, leave, okay, OK, consent, the go-ahead; permit, licence, license; discharge
izin
concession
izin
sanction
izin
authorization
izin
day off

Half the office took a day off. - Ofisin yarısı izin aldı.

The boss gave us all a day off. - Patron hepimize bir günlük izin verdi.

izin
{i} holiday

Circumstances do not permit me such a holiday. - Koşullar bana böyle bir tatil izin vermez.

I am, by no means, allowed to become ill now, tomorrow is my holiday. - Şimdi hiçbir şekilde hasta olmama izin verilmiyor. Yarın benim tatilim.

izin
okay
izin
dismissal
izin
ok
izin
the go-ahead
izin
authorisation
izin
license

Let me take a look at your driver's license. - Ehliyetine bakmama izin ver.

Does Tom have a license? - Tom'un bir izin belgesi var mı?

izin
clearance
izin
(Politika, Siyaset) admission
izin
licence
izin
consent

His mother will not consent to his going there alone. - Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.

If I'd known that it would come to this, I would have never consented. - İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.

izin
green light
izin
leave of absence
izin
go-ahead
izin
countenance
izin
of leave
izin
allowing

Why are we allowing this to happen? - Neden bunun olmasına izin veriyoruz?

I think it's time for me to stop allowing her to always have her own way. - Sanırım onun her zaman istediğini yapmasına izin vermeyi durdurmamın zamanıdır.

izin
permit to
izin
allowed to

You will be allowed to use this room tomorrow. - Yarın bu odayı kullanmana izin verilecek.

The natives were not allowed to enter the district. - Yerlilerin bölgeye girmesine izin verilmiyor.

İzinli olmak
to be on leave
düşmana saldırmaya izinli özel ticaret gemisi
privateer
izin
liberty
izin
vac

I'm on a paid vacation. - Ben ücretli izindeyim.

I'm going to take my vacation in September rather than July. - İzinimi temmuzda değil eylülde alacağım.

izin
vacation

I'm going to take my vacation in September rather than July. - İzinimi temmuzda değil eylülde alacağım.

Workers in France receive four weeks of paid vacation each year. - Fransa'da işçiler her yıl dört haftalık ücretli izin alırlar.

izin
pass

Don't let opportunities pass by. - Fırsatların geçip gitmesine izin vermeyin.

We won't let you pass away. - Ölmene izin vermeyeceğiz.

izin
imprimatur
izin
toleration
izin
leave (of absence); vacation
izin
(Hukuk) permit, admission, imprimatur
izin
excuse

Will you excuse me for just a moment? - Biraz izin verir misiniz?

Will you excuse us for a moment? - Bize biraz izin verir misiniz?

izin
(Askeriye) discharge
izin
furlough

Most government workers are on furlough. - Çoğu hükümet çalışanı izinde.

izin
discharge
izin
{i} permitting

I will come, weather permitting. - Hava izin verirse, gelirim.

izin
dismiss
kafası izinli olmak
slang for one's mind to be elsewhere; to wool-gather
التركية - التركية
İzin alarak belli bir süre için bir yerden ayrılmış, mezun
İzin alarak belli bir süre için bir yerden ayrılmış, mezun: "İlk bakışta bana izinli çıkmış bir hasta bakıcı gibi göründü."- R. N. Güntekin
izin
Bir kimseye çalıştığı yerce verilen tatil
izin
Mezuniyet
izin
Bir şey yapmak için verilen veya alınan özgürlük, müsaade, ruhsat, icazet, mezuniyet
izin
Bir şey yapmak için verilen veya alınan özgürlük, müsaade, ruhsat, icazet, mezuniyet: "Viyana'dan döneli bir ay olmuştu ve izni üç hafta sonra bitiyordu."- H. E. Adıvar
izin
(Osmanlı Dönemi) müsaade
İZİN
(Osmanlı Dönemi) Bak: İzn
izinli
المفضلات