için için

listen to the pronunciation of için için
التركية - الإنجليزية
within
In order for
secretly, slowly
secretly, covertly
internally, inwardly
innerly
bitterly

She bitterly regretted having said something that displeased her mother-in-law. - O, kaynanasını gücendiren bir şey söylediği için için için pişman oldu.

slowly
için
for

For health and pleasure! - Sağlık ve lezzet için!

This room is not suitable for sleeping. - Bu oda uyumak için uygun değil.

zevk için
for fun

I like to play sport for fun not for competition. - Sporu rekabet için değil zevk için yapıyorum.

Don't come to school just for fun. - Sadece zevk için okula gelmeyin.

devletin devlete barış için ödediği para
tribute
için için öfkelenmek; kırılmak
to get angry for; break
için için ağlamak
to weep inwardly
için için gülmek
to laugh up one's sleeve, laugh inwardly, be secretly amused
için için gülmek
laugh inwardly
için için yanan ateş
smolder
için için yanmak
rankle
için için yanmak
1. to burn internally. 2. to burn slowly and silently. 3. inwardly to burn with passion. 4. inwardly to be deeply distressed; secretly to feel very sad
için için yanmak
smolder
için için yanmak
to smoulder, to smolder
başkası için yapılan
vicarious
bir iş için gönderme
errand
mek için
in order to
bizim için
for us
olması için
in order that
mesi için
in order that
at arabası tekerine dönmemesi için sokulan çomak
spoke
bir an için
momentarily

Tom was momentarily silent. - Tom bir an için sessizdi.

Tom left Mary and John alone momentarily. - Tom bir an için Mary ve John'u yalnız bıraktı.

değişik bir meslek için eğitmek
retrain
huzuru sağlamak için kurulan yasadışı örgüt üyesi
vigilante
için
that

He only paid ten dollars for that shirt. - Şu gömlek için sadece on dolar ödedi.

He began to work for that company last year. - O, geçen yıl o şirket için çalışmaya başladı.

körler için kabartma yazı
braille
önermek (iş vb için)
put up
adam seçmek (oyun için)
pick up
alay için
for fun
allah için
honestly
allah için
be fair
allah için
fair
allah için
verily
allah için
to be fair
aranjman (çiçek için)
arrangement
belirsiz süre için depolama
(Askeri) dead storage
benim için endişelenme
don't worry about me
benim için farketmez
i don't mind
bilgi için
(Askeri) info
bunu gerçekleştirmek için
do this
bunun için
because of this
bunun için
ad hoc
bunun için
for this

There was a good reason for this. - Bunun için iyi bir neden vardı.

I will accept full responsibility for this. - Bunun için tüm sorumluluğu kabul edeceğim.

bunun için
so then
cins (hayvan için)
strain
cins (hayvan/bitki için)
stock
daha fazla bilgi için
for more information
daha fazla yardım için
(Bilgisayar) please contact
daha fazla yardım için
for further assistance
deneme için
on trial
denemek için
tentative
desteklemek için
in support of
diretmek (için)
insist on
durmak için
(Bilgisayar) stop after
düzenleme için
(Bilgisayar) for editing
ekim için kiralanan arazi
allotment
emniyet için
back-up
en iyi hale getirmek için
(Bilgisayar) optimization
erkekler için mayo
swimming trunks
fidye için alıkoymak
(Politika, Siyaset) kidnap
fidye için birini kaçırmak
kidnap
görüntü için
(Bilgisayar) for images
halk için
public

Don't be afraid of public speaking. - Halk içinde konuşmaktan korkmayın.

Tom hates speaking in public. - Tom halk içinde konuşmayı sevmez.

hepimiz birimiz için
all-for-one
her biri için
cum
her biri için
for each
her için
for each
her yıl için
per annum
herkes için
(Bilgisayar) anyone's use
heykel veya benzeri için oyuk
niche
ihracat için üretilen mahsul
(Ticaret) cash crop
ilerisi için saklanmak
be laid up
ilginiz için
for your interest
için
toward

Are you making any progress toward a solution to your problem? - Sorununuza bir çözüm için herhangi bir ilerleme yapıyor musunuz?

Tom is working toward a master's degree in engineering. - Tom mühendislik dalında mastır yapmak için çalışıyor.

için
on
için
for the use of
için
since therefore
için
in the interest of
için
since

Since he's crazy about movies, he watches as many movies as he can. - O, filmleri çok sevdiği için, izleyebildiği kadar çok sayıda film izler.

In the development of Lojban, efforts were consistently made since the initial phase to keep the language culturally neutral. - Lojban'ın geliştirilmesinde, dili ilk aşamasından beri tarafsız tutmak için çabalar tutarlı olarak yapılmıştır.

için
because of

My brother wanted to join the army but because of a heart condition he was judged unfit to serve. - Kardeşim orduya katılmak istedi ama bir kalp rahatsızlığı nedeniyle hizmet etmek için uygun olmadığına karar verildi.

He gave up going abroad to study because of his father's sudden death. - Babasının ani ölümü nedeniyle, eğitim için yurtdışına gitmekten vazgeçti.

için
pro-
için
out of

As I'm not good at swimming, I avoid swimming out of my depth. - Ben yüzmeyi iyi bilmediğim için, boyumu aşan yerde yüzmekten sakınırım.

Because she was out of the country, she used Skype frequently. - O, ülke dışında olduğu için sık sık Skype kullandı.

için
after

I've been to Osaka to ask after my sick friend. - Hasta arkadaşımın hatırını sormak için Osaka'ya gittim.

In the first years that Coca-Cola was produced, it contained cocaine. In 1914, cocaine was classified as a narcotic, after which they used caffeine instead of cocaine in the production of Coca-Cola. - Coca-Cola'nın üretildiği ilk yıllarda, o kokain içeriyordu. 1914'te, kokain bir uyuşturucu olarak gruplandırıldı ve sonra Coca-Cola'nın üretimi için kokain yerine kafein kullandılar.

karpuz (lamba için)
globe
mermi için kovan
cartridge case
onun için
for that reason
onun için
so
onun için
that's why
onun için
accordingly
papaz olmak için okumak
study for the ministry
para için
for money
pasta kreması için torba
(Gıda) pastry bag
resim için
(Bilgisayar) for pictures
rezervasyon için
for reservation
senin için
for you

Potato chips are not good for you. - Patates cipsi senin için iyi değildir.

Here is a letter for you. - İşte senin için bir mektup.

seçmek için tıklat
(Bilgisayar) click to select
yapabilmek için
able to
yapabilmek için
be able to
zevk için yapılan iş
a labor of love
için
in order to

In order to see that picture better, I want to get a little closer. - O resmi daha iyi görmek için, biraz yaklaşmak istiyorum.

In order to know a man, you have only to travel with him a week. - Bir insanı tanımak için, onunla sadece bir hafta seyahat etmelisin.

kızak için uygun yokuş
coast
seçim için aday önermek
put up
-mak için
So as to
Allah için
truly to be fair
Bir pire için yorgan yakar
(Atasözü) He that takes revenge at all costs
anlayışınız için teşekkürler
thanks for your understanding
belli bir süre için, geçici olarak
For a time, temporarily
bilginiz için
for your information
bir şeyi yapmak için gereken zamanı kullanmak
take the time
bugün için
today
gemiler için demir atma komutu
command ship for the moorage
göstermiş olduğunuz ilgi için teşekkür ederiz
thanks for your interest
için sevinmek
to rejoice
içmek için şarap satın almak
buy wine to drink
kışı geçirmek için yapılan çoban kulübesi
The shepherd's hut to spend the winter
olduğu için
Because

I dislike Chris because he is very rude and insensitive. - Çok kaba ve duyarsız olduğu için Chris'ten hoşlanmıyorum.

I couldn't get out of my garage because there was a car in the way. - Yolda bir araba olduğu için garajımdan çıkamadım.

olmadığı için, eksik olduğundan
it is not, is missing
salata yapmak için kullanılan
used to make salad
sizin için ne yapabilirim
what can i do for you
toprağı ekip biçmek için kullanmak
To cultivate the land use
hasar tespiti için kıta Amerikası içinde keşif uçuşu; hasar tespiti için kıta Am
(Askeri) continental United States airborne reconnaissance for damage assessment; continental United States area reconnaissance for damage assessment
التركية - التركية
İçinden, açığa vuramayarak, yavaş yavaş, gizli gizli
için
Sebep ve sonuç belirtir
için için
المفضلات