geliştir

listen to the pronunciation of geliştir
التركية - الإنجليزية
develop

Darwin developed the evolutionary theory. - Darwin, evrim teorisini geliştirdi.

In the development of Lojban, efforts were consistently made since the initial phase to keep the language culturally neutral. - Lojban'ın geliştirilmesinde, dili ilk aşamasından beri tarafsız tutmak için çabalar tutarlı olarak yapılmıştır.

{f} developing

We had hopes of developing tourism on a big scale. - Turizmi büyük çapta geliştirme umutlarımız vardı.

I'm developing an Android application. - Android uygulaması geliştiriyorum.

{f} improving

I'm interested in improving my French. - Fransızcamı geliştirmekle ilgileniyorum.

I'm improving my knowledge of Breton. - Ben Bretonca bilgimi geliştiriyorum.

upgrade
{f} developed

Virtual memory is a memory management technique developed for multitasking kernels. - Sanal bellek çoklu görev çekirdekleri için geliştirilmiş bir bellek yönetim tekniğidir.

Primitive calculating machines existed long before computers were developed. - İlkel hesap makineleri, bilgisayarlar geliştirilmeden uzun zaman önce vardı.

(Bilgisayar) refine
{f} reform

So-called winter time is expected to enhance the college reform. - Sözde kış döneminin üniversite reformunu geliştirmesi bekleniyor.

Reformers aim to improve the government. - Reformcular hükümeti geliştirmeyi hedefliyor.

buck up
work up
{f} evolving
make improvements to
improve upon
improve on

That's something we'll improve on. - Bu geliştireceğimiz bir şey.

{f} overextending
evolve

This species has evolved resistance to the disease as a result of natural selection. - Bu türler, doğal seleksiyonun bir sonucu olarak hastalığa karşı direnç geliştirmiştir.

Human beings evolved their intelligence. - İnsan, zekasını geliştirdi.

overextend
{f} progress

He is making good progress in playing the piano. - Piano çalmada kendini iyi geliştiriyor.

gain ground
improve

You can improve your English if you try. - Eğer gayret edersen İngilizceni geliştirebilirsin.

Tom is working hard to improve his English. - Tom İngilizcesini geliştirmek için çok çalışıyor.

{f} reformed
improved

Computers are constantly being improved. - Bilgisayarlar sürekli geliştiriliyorlar.

You've improved your English. - İngilizceni geliştirdin.

enhance

So-called winter time is expected to enhance the college reform. - Sözde kış döneminin üniversite reformunu geliştirmesi bekleniyor.

Can't you enhance the image? - İmajını geliştiremez misin?

{f} enhanced
evolved

Human beings evolved their intelligence. - İnsan, zekasını geliştirdi.

This species has evolved resistance to the disease as a result of natural selection. - Bu türler, doğal seleksiyonun bir sonucu olarak hastalığa karşı direnç geliştirmiştir.

(Biyoloji) devise

Tom devised a plan to burglarize Mary's house. - Tom, Mary'nin evinini soymak için bir plan geliştirdi.

They devised ingenious solutions. - Onlar ustaca yapılmış çözümler geliştirdiler.

revamp
geliş
coming

I saw him coming upstairs. - Onu üst kata gelişini gördüm.

We are all looking forward to your coming. - Gelişinizi sabırsızlıkla bekliyoruz.

geliş
arrival

Ken is waiting for the arrival of the train. - Ken trenin gelişini bekliyor.

She informed him of her arrival. - O, gelişi hakkında onu bilgilendirdi.

geliş
arrivals
geliş
incidence
geliş
{f} brew
geliş
{f} growing

Trade between the two countries has been steadily growing. - İki ülke arasındaki ticaret sürekli gelişiyor.

geliş
{f} prospering
geliş
build up

Reading helps you build up your vocabulary. - Okumak kelime dağarcığınızı geliştirmenize yardım eder.

I want to build up my vocabulary. - Kelime haznemi geliştirmek istiyorum.

geliş
{f} flourish

Legends of vampires flourish in the Balkans. - Vampir efsaneleri Balkanlar'da gelişir.

Civilization has flourished for hundreds of years in this hidden land. - Medeniyet bu gizli topraklarda yüzlerce yıldır gelişti.

geliş
grew
geliş
advent

The tribe wasn't delighted about the advent of the peacemaker. - Kabile arabulucunun gelişi hakkında memnun değildi.

The advent of the euro is the beacon for the new millennium. - Euronun gelişi yeni binyılın işaretidir.

geliş
prosper
geliş
arrest
geliş
build#up
geliş
comings
geliş
coming, advent, arrival
geliş
med. presentation (at birth)
geliş
coming, arriving, arrival; advent
geliş
incoming
geliş
forthcoming
التركية - التركية

تعريف geliştir في التركية التركية القاموس.

geliş
Gelme işi veya biçimi: "Keklik gibi taştan taşa sekerek / Gerdan açıp gelişini sevdiğim."- Ruhsatî
geliş
Gelme işi veya biçimi