If you want to see a UFO, keep watching the skies.
- Bir UFO görmek istiyorsan, gökyüzüne bakmaya devam et.
I asked Tom to watch my things.
- Tom'un eşyalarıma bakmasını istedim.
Sometimes we need to look back to know where we are going to.
- Nereye gittiğimizi bilmek için bazen geriye bakmalıyız.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
- Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
I want to look at the reference books.
- Referans kitaplarına bakmak istiyorum.
The morning sun is too bright to look at.
- Sabah güneşi bakmak için çok parlak.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
- Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
We are apt to watch television, irrespective of what program is on.
- Biz hangi programın açık olduğuna bakmaksızın televizyon izlemeye eğilimliyiz.
The real journey of discovery doesn't consist in exploring new landscapes but rather in seeing with new eyes.
- Gerçek bir keşif yolculuğuna çıkmak yeni manzaralar bulmakla olmaz ancak onlara yeni gözlerle bakmakla olur.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
- Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
Tom turned around to face Mary.
- Tom Mary'ye bakmak için geriye döndü.
I have to look after this cat.
- Bu kediye bakmak zorundayım.
Tom has to look after Mary.
- Tom Mary'ye bakmak zorunda.
I want to look at the reference books.
- Referans kitaplarına bakmak istiyorum.
I have to support a large family.
- Büyük bir aileye bakmak zorundayım.
I'm old enough to support myself.
- Kendime bakmak için yeterince yaşlıyım.
He sent money to help care for her.
- Ona bakmak için para gönderdi.
He was willing to care for that cat.
- O,o kediye bakmak için istekliydi.
Look at this Japanese car.
- Bu Japon arabasına bak.
Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
Tom wanted to look through the telescope.
- Tom teleskoptan bakmak istedi.
By the look in his eye I could tell that he was speaking tongue in cheek.
- Onun gözündeki bakışına göre onun şaka yollu konuştuğunu söyleyebilirdim.
Look into that, would you?
- Onun içine bak, ne dersin?
Feel free to look around.
- Etrafına bakmak için çekinme.
Tom stopped to look around.
- Tom etrafa bakmak için durdu.
I got up to go and look outside.
- Gitmek ve dışarıya bakmak için kalktım.
I can't believe you don't want to at least look out the window.
- Hiç olmazsa pencereden dışarıya bakmak istemediğine inanamıyorum.
We have to look into our options.
- Seçeneklerimize bakmak zorundayız.
Do you want to look into it?
- Bunun içine bakmak ister misin?
The real journey of discovery doesn't consist in exploring new landscapes but rather in seeing with new eyes.
- Gerçek bir keşif yolculuğuna çıkmak yeni manzaralar bulmakla olmaz ancak onlara yeni gözlerle bakmakla olur.
I tried to avoid looking at her eyes.
- Onun gözlerine bakmaktan kaçınmaya çalıştım.
There is nothing like looking, if you want to find something.
- Eğer bir şey bulmak istiyorsan, bakmak gibi bir şey yoktur.
Finding one's way around Nagoya is very simple. All you do is look at the signs.
- Nagoya çevresinde birinin yolunu bulması çok basittir. Tek yapmanız gereken işaretlere bakmak.
His wife now had to take care of his grandfather, not to mention their two children.
- İki çocuğu şöyle dursun, karısı şimdi onun büyük babasına bakmak zorundaydı.
It's my job to take care of the baby.
- Bebeğe bakmak benim işimdir.
They both turned to look at Tom.
- Tom'a bakmak için her ikisi de döndü.
They all turned to stare at Tom.
- Hepsi Tom'a bakmak için döndü.
You should look after the children from time to time.
- Zaman zaman çocuklara bakmalısın.
I'll look after the children while you go shopping.
- Sen alışverişe giderken ben çocuklara bakarım.
He looked at me and smiled.
- O bana baktı ve gülümsedi.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
- Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
I'll never be able to look him in the face again.
- Ben ona yüzüne karşı tekrar bakamayacağım.
She looked her child in the face.
- O, karşısındaki çocuğuna baktı.
Our house overlooks the river.
- Evimiz nehre bakmaktadır.
The flowers were very beautiful to look at.
- Çiçekler bakmak için çok güzeldi.
People tend to look at others with bias.
- İnsanlar diğerlerine ön yargı ile bakmak eğilimindedir.
When you're reading an English book, it isn't a great idea to look up every word you don't know.
- İngilizce bir kitap okurken bilmediğin her kelimeye sözlükten bakmak pek harika bir fikir değil.
Tom went to the window to get a better look at what was happening.
- Tom ne olduğuna daha iyi bakmak için pencereye gitti.
It's important to take good care of your teeth so you'll be able to eat properly when you get older.
- Dişlerinize iyi bakmak önemlidir böylece yaşlandığınızda normal şekilde yiyebileceksiniz.
People tend to look at others with bias.
- İnsanlar diğerlerine ön yargı ile bakmak eğilimindedir.
When you're reading an English book, it isn't a great idea to look up every word you don't know.
- İngilizce bir kitap okurken bilmediğin her kelimeye sözlükten bakmak pek harika bir fikir değil.
Let me have a look at your video camera.
- Video kamerana bir bakayım.
I want to keep a cat instead of a dog.
- Bir köpeğin yerine bir kedi bakmak istiyorum.
She wants to keep a cat.
- O, bir kedi bakmak istiyor.
Do you want to take a look at it?
- Buna bakmak ister misin?
You might want to take a look at this.
- Buna bakmak isteyebilirsin.
Do you want to take a look at it?
- Buna bakmak ister misin?
I'll have to take a look.
- Bakmak zorunda kalacağım.