I like to take things apart to see what makes them tick.
- Nasıl çalıştığını anlamak için ayrı şeyler almayı isterim.
We've just spent two weeks apart.
- Biz sadece iki haftayı ayrı geçirdik.
They each paid separately.
- Onların her biri ayrı ayrı ödedi.
We'd like separate checks.
- Biz ayrı hesaplar istiyoruz.
That's an important distinction to make.
- O yapacak önemli bir ayrım.
That's a distinct possibility.
- Bu ayrı bir olasılık.
Don't put aside such an important detail.
- Bu kadar önemli bir ayrıntıyı kenara koyma.
Don't put aside such an important detail.
- Böyle önemli bir ayrıntıyı kenara koymayın.
The class was divided into four groups.
- Sınıf dört gruba ayrıldı.
This book is divided into four parts.
- Bu kitap dört bölüme ayrılmıştır.
The magicians were segregated from the prison population and shot promptly at dawn.
- Sihirbazlar hapishane nüfusundan ayrıldı ve şafak vaktinde vuruldu.
Sami attended a segregated school.
- Sami ayrılmış bir okula gitti.
For one thing, I'm penniless; for another, I don't have the time.
- Öncelikle, beş parasızım, ayrıca, zamanım yok.
There also was another reason.
- Ayrıca başka bir nedeni vardı.
No nation can exist completely isolated from others.
- Hiçbir ulus diğerlerinden tamamen ayrılmış olamaz.
The service charge is extra.
- Ayrı bir servis ücreti tahsil edilecektir.
It's a way to make a little extra on the side.
- Ayrıca bu biraz ekstra yapmak için bir yoldur.
You have to remain detached.
- Ayrı kalmak zorundasın.
Sami was torn to shreds by a cougar.
- Sami bir puma tarafından parçalara ayrıldı.
The cabin was torn asunder by the storm.
- Kabin fırtına tarafından parçalara ayrıldı.
The cabin was torn asunder by the storm.
- Kabin fırtına tarafından parçalara ayrıldı.
Elephants are divided into three different species.
- Filler üç farklı türe ayrılır.
Tom and Mary left through different doors.
- Tom ve Mary farklı kapılardan ayrıldı.
I keep this bottle separate from all the others.
- Bu şişeyi tüm diğerlerinden ayrı tutuyorum.
He wants to separate from his wife.
- Karısından ayrılmak istiyor.
He advocated abolishing class distinctions.
- O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.
He's opposed to racial discrimination.
- Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.
The magicians were segregated from the prison population and shot promptly at dawn.
- Sihirbazlar hapishane nüfusundan ayrıldı ve şafak vaktinde vuruldu.
Sami attended a segregated school.
- Sami ayrılmış bir okula gitti.
Diplomats are allowed various privileges.
- Diplomatlara çeşitli ayrıcalıklar tanınır.
Besides, we will lose too much time to talk about the various topics.
- Ayrıca çeşitli konular hakkında konuşmakla çok fazla zaman kaybedeceğiz.
She left without saying even a single word.
- Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.
Don't leave out a single detail.
- Bir tek ayrıntıyı unutmayın.
They paid separately.
- Onlar ayrı ayrı ödediler.
We moved here separately three years ago.
- Üç yıl önce buraya ayrı ayrı taşındık.
Sami spent more and more time apart from his wife.
- Sami karısından ayrı olarak, gittikçe daha fazla zaman geçirdi.
I think we should spend some time apart from each other.
- Birbirimizden ayrı olarak biraz zaman geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Could you wrap this separately, please?
- Bunu ayrı olarak sarar mısınız, lütfen?
This question must be discussed separately from that one.
- Sorun ondan ayrı olarak tartışılmalı.