aslında

listen to the pronunciation of aslında
التركية - الإنجليزية
actually

I'm saying For the sake of Earth's environment, but actually it's For the sake of the people living on Earth. - Dünyanın çevresinin iyiliği için söylüyorum, ama aslında o Dünya üzerinde yaşayan insanların iyiliği için.

And actually, this project needs everyone. - Ve aslında bu projenin herkese ihtiyacı var.

essentially

We often hear it said that ours is essentially a tragic age. - Biz genellikle, bizimkinin aslında trajik bir çağ olduğunun söylenildiğini duyuyoruz.

It is essentially a question of time. - Aslında bir zaman sorunu.

as such

We do not become good drivers by concentrating on driving as such. - Aslında sürmeye yoğunlaşarak iyi sürücüler olmayız.

Money, as such, has no meaning. - Paranın, aslında, hiçbir anlamı yok.

indeed

Every sentence that starts with I'm not racist, but is likely to be very racist indeed. - Irkçı değilim, ama ile başlayan her cümle aslında büyük ihtimalle çok ırkçıdır.

Indeed, that place does appear to be far from here. - Aslında o yer buradan uzakta gibi görünüyor.

in fact

A four-year-old American tourist was disappointed to realize that, in fact, the Sichuan province is not entirely made of spicy beef, in spite of its famously piquant cuisine. - Dört yaşındaki Amerikalı turist, aslında, Sichuan eyaletinin ünlü mayhoş mutfağına rağmen tamamen baharatlı sığır etinden yapılmamış olduğunu farkettiği için hayal kırıklığına uğradı.

I don't like him much, in fact I hate him. - Ondan çok hoşlanmıyorum, ben aslında ondan nefret ediyorum,

(Hukuk) substantially
actually, as a matter of fact, essentially, in reality, in actual fact
virtually

Virtually the entire population is infected with one of eight herpes viruses. - Aslında tüm nüfusun sekizde birine herpes virüsleri bulaşmıştır.

originally

I'm originally from China. - Ben aslında Çinliyim.

Football originally meant a game played with a ball on foot - unlike a game played on horseback, such as polo. - Polo gibi at sırtında oynanılan bir oyunun aksine futbol aslında ayakla oynanılan bir top oyunu demekti.

truly

A healthy curiosity is truly a fine thing. - Sağlıklı bir merak, aslında güzel bir şeydir.

by rights
per se
(Konuşma Dili) deep down
intrinsically
all intents and purposes
as far as it goes
for all intents and purposes
honestly

Honestly, this is not a really well-paying job. - Dürüst olmak gerekirse bu aslında iyi ücretli bir iş değil.

Honestly, I would also like to go. - Aslında ben de gitmek istiyorum.

in effect

In effect, flowers are the creators of honey. - Aslında, balın yaratıcıları çiçeklerdir.

strictly speaking
in point of fact
(Konuşma Dili) inside
automatically
(Konuşma Dili) in spite of appearance
iwis
under the skin
to tell the truth
clannishness
natively
principally
really

He seems like a respectable businessman, but he's really part of the Mafia. - O saygın bir iş adamı gibi görünüyor ama aslında Mafyanın bir üyesidir.

I'm not really a talkative person. It's just that I have a lot of things to tell you. - Ben aslında geveze birisi değilimdir. Sadece sana anlatacak çok şeyim var.

in itself

Competitiveness is neither good nor bad in itself. - Rekabet aslında ne iyi ne de kötü.

Competition is neither good nor evil in itself. - Yarışma aslında ne iyi ne de kötü.

at heart

They are all good men at heart. - Aslında onların hepsi iyi insanlar.

He is a good man at heart. - O, aslında iyi bir adam.

in very deed
verily
in reality

In reality, all they are interested in is power. - Aslında, onların bütün ilgilendiği güçtür.

I remember it as if it were yesterday, but in reality it was fifteen years ago. - Ben onu sanki dünmüş gibi hatırlıyorum ama aslında on beş yıl önceydi.

in first place
in sober fact
basically

Tom does basically the same thing as Mary does. - Tom aslında Mary'nin yaptığı aynı şeyi yapar.

He basically supported the free market system. - O aslında serbest piyasa sistemini destekledi.

primarily
at bottom
au fond
in truth
as a matter of fact
properly
fact of
the fact that
substantial
effect

In effect, flowers are the creators of honey. - Aslında, balın yaratıcıları çiçeklerdir.

aufond
aslında bulunan kusur
(Ticaret) inherent defect
aslında değil
not really
esas olarak, gerçekte, aslında
mainly, in fact, actually
التركية - التركية
bir kere
(Hukuk) FİLASIL
haddizatında