şimdikiler

listen to the pronunciation of şimdikiler
التركية - الإنجليزية
the younger generation, the young people of today
şimdi
now

It's good now; neither too heavy nor too light. - O şimdi iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.

Shall we start the meeting now? - Toplantıyı şimdi başlatalım mı?

şimdiki
current

I got to know my current girlfriend at the gym. - Şimdiki kız arkadaşımı cimnastik salonunda tanıdım.

Is the GOP to blame for the current economic crisis? - Şimdiki ekonomik kriz için cumhuriyetçi parti suçlanacak mı?

şimdi
at the present time
şimdiki
{s} present

His present assistant is Miss Nokami. - Onun şimdiki yardımcısı Bayan Nokami'dir.

We are groping for a way out of the present situation. - Şimdiki durumdan bir çıkış yolu arıyoruz.

şimdiki
present day
şimdiki
presentday
şimdiki
{s} instant
şimdiki
{s} actual
şimdi
yet

As yet, I have not completed the sweater. - Şimdiye kadar hiçbir kazağı bitirmedim.

I have not heard a word from him as yet. - Şimdiye kadar ondan bir kelime duymadım.

şimdi
hereby
şimdi
you see

At the beginning you had disliked the idea, but now you seem to be content. - Başlangıçta bu fikirden hoşlanmamıştın ama şimdi memnun görünüyorsun.

How many do you see now? - Şimdi kaç tane görüyorsun?

şimdi
(Konuşma Dili) here and now

I can't answer you here and now. - Sana şimdi yanıt veremem.

I want you focus on the here and now. - Burada ve şimdi odaklanmanı istiyorum.

şimdi
now that

I see now that we've made a mistake. - Bir hata yaptığımızı şimdi anlıyorum.

Now that he's retired, Yves can look forward to a contented and placid life. - O şimdi emekli, Yves memnun ve sakin bir yaşam için sabırsızlanabilir.

şimdi
away

The boarders are now away on vacation. - Yatılı öğrenciler şimdi uzakta tatilde.

We have to do this right away. - Bunu şimdi yapmak zorundayız.

şimdiki
(Hukuk) incumbent
şimdiki
the present

In a time-bound society time is seen as linear- in other words as a straight line extending from the past, through the present, to the future. - Zamana bağlı bir toplumda zaman lineer olarak görülür-yani geçmişten şimdiki zamana ve geleceğe doğru uzanan düz bir çizgi olarak.

People mistakenly think that the past was better than the present. - İnsanlar hatalı olarak, geçmişin şimdikinden daha iyi olduğunu düşünürler.

şimdi
straightaway
şimdi
just

He came home just now. Didn't you know that? - O şimdi eve geldi. Bunu bilmiyor muydunuz?

I can't think of his name just now. - Ben şimdi onun adını hatırlayamıyorum.

şimdi
at present
şimdiki
immediate

My immediate boss is tough to please. - Şimdiki patronumu memnun etmek zordur.

şimdiki
present-day
şimdi
now now
şimdi
at the moment

Where are you sitting at the moment? - Sen şimdi nerede oturuyorsun?

Where do you live at the moment? - Sen şimdi nerede oturuyorsun?

şimdi
anon
şimdi
now, at the moment, at present, just now
şimdi
presently
şimdi
today

But for the safety belt, I wouldn't be alive today. - Emniyet kemeri olmasaydı şimdi hayatta olmazdım.

Even now, I occasionally think I'd like to see you. Not the you that you are today, but the you I remember from the past. - Şimdi bile, ara sıra seni görmek istediğimi düşünüyorum. Fakat bugünkü seni değil geçmişten hatırladığım seni.

şimdi
just now

I can't think of his name just now. - Ben şimdi onun adını hatırlayamıyorum.

I heard a shot just now. - Ben şimdi bir silah sesi duydum.

şimdi
nowadays

That's not surprising nowadays. - Şimdi bu sürpriz değil.

Nowadays, almost every home has one or two televisions. - Şimdilerde neredeyse her evde bir ya da iki televizyon var.

şimdiki
present, current
التركية - التركية

تعريف şimdikiler في التركية التركية القاموس.

şimdi
Şu anda, içinde bulunduğumuz zamanda: "Şimdi daha bahtiyar bir haberi sevgili bir sesten bizzat duymaya imkân buluyoruz."- A. Ş. Hisar
şimdi
Az sonra, yakında
şimdi
Şu anda, içinde bulunduğumuz zamanda
şimdi
Az önce, biraz önce, demin
şimdi
Artık, bundan böyle, bu duruma göre
şimdi
Artık, bundan böyle, bu duruma göre: "Sizden kaçan hayvanı da şimdi kim bilir hangi semtte satacaklar?"- B. Felek
şimdiki
İçinde bulunulan anda olan veya yapılan, bu andaki, bu zamandaki
şimdiki
İçinde bulunulan anda olan veya yapılan, bu andaki, bu zamandaki: "Şimdiki ölçülere uymaz bir biçimi vardı."- Y. Z. Ortaç
şimdikiler
المفضلات