Fish and meat are both nourishing, but the latter is more expensive than the former.
- Balığın ve etin besin değerleri yüksek ama ikincisi öncekine göre daha pahalıdır.
Our former home was in Sweden.
- Daha önceki evimiz İsveç'teydi.
I met him on the previous day.
- Onunla önceki gün tanıştım.
Complete the following form to know who you could have been in a previous life.
- Önceki hayatınızda kim olabileceğinizi öğrenmek için aşağıdaki formu doldurunuz.
I think that I was a princess in a past life.
- Bence ben önceki hayatımda bir prensestim.
Has your neck thickened during the previous year?
- Boynun bir önceki yılda kalınlaştı mı?
Complete the following form to know who you could have been in a previous life.
- Önceki hayatınızda kim olabileceğinizi öğrenmek için aşağıdaki formu doldurunuz.
Although I came back late from the party last night, I was as fresh as a daisy in the morning.
- Önceki gece partiden geç dönmeme rağmen sabah bir papatya kadar dinçtim.
When did you return? I came back the day before yesterday.
- Ne zaman döndün? Ben önceki gün geri döndüm.
Has your neck thickened during the previous year?
- Boynun bir önceki yılda kalınlaştı mı?
Love is above money. The latter can't give as much happiness as the former.
- Sevgi paranın üstündedir. Sonraki önceki kadar çok mutluluk veremez.
Fish and meat are both nourishing, but the latter is more expensive than the former.
- Balığın ve etin besin değerleri yüksek ama ikincisi öncekine göre daha pahalıdır.
The preceding month was very rainy.
- Önceki ay çok yağışlıydı.
The index advanced to 120.5, up 4% from the preceding month.
- Endeks 120.5'e yükseldi, bir önceki aya göre %4 fazla.
If you don't eat breakfast, you'll probably be hungry during the morning and won't be as efficient at work as you could be.
- Eğer kahvaltı yapmazsanız, büyük olasılıkla sabah acıkırsınız ve işinizde önceki gibi verimli olmazsınız.
Has your neck thickened during the previous year?
- Boynun bir önceki yılda kalınlaştı mı?
I met him on the previous day.
- Onunla önceki gün tanıştım.
The accident took place the day before yesterday.
- Kaza, önceki gün gerçekleşti.
Tom started to feel more confident than before.
- Tom öncekinden daha güvende hissetmeye başladı.
We had less snow this winter than last.
- Bu kış öncekinden daha az kar var.
Although I came back late from the party last night, I was as fresh as a daisy in the morning.
- Önceki gece partiden geç dönmeme rağmen sabah bir papatya kadar dinçtim.
No prior experience is required.
- Önceki deneyim gerekli değildir.
There were no prior warnings.
- Önceki uyarılar yoktu.
Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof.
- Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.
A long time ago, there was a bridge here.
- Uzun zaman önce, burada bir köprü vardı.
There was a castle here many years ago.
- Yıllar önce orada bir kale vardı.
One will be judged by one's appearance first of all.
- Bir insan her şeyden önce görünümü ile değerlendirilecektir.
One is judged by one's speech first of all.
- Bir insan her şeyden önce konuşması ile değerlendirilir.
Anime director Satoshi Kon died of pancreatic cancer on August 24, 2010, shortly before his 47th birthday.
- Anime yönetmeni Satoshi Kon, kırk yedinci doğum gününden kısa süre önce 24 Ağustos 2010 tarihinde pankreas kanserinden öldü.
Before going to study in Paris, I must brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
The accident happened the day before yesterday.
- Kaza, önceki gün oldu.
The accident took place the day before yesterday.
- Kaza, önceki gün gerçekleşti.
Firstly, happiness is related to money.
- Öncelikle, mutluluk para ile ilgilidir.
Firstly, we mustn't be selfish.
- Her şeyden önce bencil olmamalıyız.
Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof.
- Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.
The conquest of İstanbul antedates the discovery of America.
- İstanbul'un fethi, Amerika'nın keşfinden önce gelir.
This newspaper article is more interesting than the previous one.
- Bu gazete makalesi bir öncekinden daha enteresan.
This winter is expected to be colder than the previous one.
- Bu kışın bir önceki kıştan daha soğuk olması bekleniyor.
What's your pre-tax income?
- Senin vergi öncesi gelirin nedir?
He bought the pre-cut pork loin.
- O önceden kesilmiş domuz filetosu aldı.
I know better than to climb mountains in winter without making all necessary preparations beforehand.
- Önceden tüm hazırlıkları yapmadan kışın dağlara tırmanacak kadar aptal değilim.
Let's get things ready beforehand.
- İşleri önceden hazırlayalım.
To start with, who is that man?
- Her şeyden önce, o adam kim?
To start with, I must thank you for your help.
- Öncelikle yardımınız için size teşekkür etmeliyim.
For one thing he is lazy, for another he drinks.
- Öncelikle o tembeldir, diğer taraftan içki içer.
For one thing, I don't have any money. For another, I don't have the time.
- Öncelikle, hiç param yok. ikinci olarak, zamanım yok.
She didn't like the horse at first.
- O, ilk önce atı beğenmedi.
At first I thought I liked the plan, but on second thought I decided to oppose it.
- Önce plandan hoşlandığımı düşündüm fakat ikinci düşünüşümde ona karşı çıkmaya karar verdim.
Tell Tom it's a priority.
- Tom'a bunun bir öncelik olduğunu söyle.
Tell her it's a priority.
- Ona bunun bir öncelik olduğunu söyle.
Above all, you must help each other.
- Her şeyden önce, birbirinize yardım etmelisiniz.
Television shows violence, which influences, above all, younger people.
- Televizyon şiddet gösteriyor, her şeyden önce daha genç insanları etkiler.
You can't sing and dance on Good Friday.
- Paskalyadan önceki cuma günü şarkı söyleyip dans edemezsin.
Johnny, please read the penultimate paragraph.
- Johnny, lütfen sondan bir önceki paragrafı oku.
In Esperanto a stress falls on the penultimate syllable.
- Esperantoda vurgu sondan bir önceki heceye gelir.
In Esperanto a stress falls on the penultimate syllable.
- Esperantoda vurgu sondan bir önceki heceye gelir.
In Esperanto, the penultimate syllable is stressed.
- Esperanto'da sondan bir önceki hece vurguludur.
This building was erected 300 years ago.
- Bu bina 300 yıl önce inşa edildi.
That building was erected five years ago, I think.
- O bina sanırım beş yıl önce dikildi.
Freshness is our top priority.
- Tazelik bizim önceliğimizdir.
Not being able to decide what the priority should be is the biggest problem.
- Önceliğin ne olması gerektiğine karar verememek en büyük sorundur.
I want to make sure I get to the station early enough to buy a newspaper before getting on the train.
- Trene binmeden önce bir gazete almak için istasyona yeterince erken varacağımdan emin olmak istiyorum.
He came home early in order to see the children before they went to bed.
- Onlar yatmadan önce çocukları görmek için eve erken geldi.
Check the enemy's progress before they reach the town.
- Düşman kasabaya ulaşmadan önce, onların ilerlemesini durdurun.
The student has already solved all the problems.
- Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.
Prior to the meeting, they had dinner.
- Toplantıdan önce akşam yemeği yediler.
All the arrangements should be made prior to our departure.
- Tüm düzenlemeler bizim kalkmadan önce yapılmalıdır.
You may as well say it to him in advance.
- Siz de ona önceden diyebilirsiniz.
It would be to your advantage to prepare questions in advance.
- Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.
I expect her to come back before lunch.
- Onun öğle yemeğinden önce geri gelmesini bekliyorum.
By the time you came back, I'd already left.
- Sen gelmeden önce ben zaten çıkmıştım.
My water broke on the evening of the predicted birth date.
- Önceden belirlenen doğum tarihinin akşamında suyum kesildi..
It would be to your advantage to prepare questions in advance.
- Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.