The train had already started when I got to the station.
- Ben istasyona vardığımda, tren çoktan hareket etmişti.
Odd, isn't it? We should have already arrived.
- Tuhaf değil mi? Biz çoktan varmış olmalıydık.
I've been wanting to do that for a long time.
- Bunu çoktandır yapmak istiyorum.
I've been wanting to do that for a long time.
- Bunu çoktandır yapmak istiyorum.
They lost their way; otherwise, they would have arrived long ago.
- Yollarını kaybettiler, yoksa çoktan varmış olurlardı.
I was much frightened at the sight.
- Ben görünce çok korktum.
I have too much homework today.
- Bugün, çok fazla ödevim var.
You know many interesting places, don't you?
- Çok enteresan yerler biliyorsun, değil mi?
Indonesia consists of many islands and two peninsulas.
- Endonezya çok fazla adadan ve iki yarımadadan oluşur.
Tokyo is a very big city.
- Tokyo çok büyük bir şehirdir.
That tie suits you very well.
- Bu kravat sana çok iyi uyuyor.
The teacher was very fair when she marked our exams.
- Öğretmen, sınavlarımızda not verirken çok adildi.
Tom has a very fair complexion and burns easily in the sun.
- Tom'un çok açık bir teni var ve güneşte kolayca yanar.
If you eat too much you will become fat.
- Çok fazla yersen şişmanlarsın.
I have too much homework today.
- Bugün, çok fazla ödevim var.
I hear he is good at mahjong.
- Onun Mahjong'da çok iyi olduğunu duydum.
It's good now; neither too heavy nor too light.
- O şimdi iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.
Writers such as novelists and poets don't seem to benefit much from the advance of science.
- Romancılar ve şairler gibi yazarlar bilimin avantajından çok fazla yararlanıyor gibi görünmüyorlar.
You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
- Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
Japanese tourists abroad are big spenders.
- Yurt dışındaki Japon turistler çok para harcarlar.
It's very big of you to admit you're wrong.
- Hatalı olduğunuzu kabul ettiğiniz için çok büyüksünüz.
He caused his parents a lot of anxiety.
- Ailesini çok endişelendirdi.
What a lot of books he has!
- Onun ne de çok kitabı var!
Oil is abundant in that country.
- Şu ülkede petrol çoktur.
Very large windows assure abundant natural daylight.
- Çok büyük pencereler bol doğal gün ışığı sağlar.
Tom should have plenty of time.
- Tom'un çok zamanı olmalı.
As a new father, I gave my first child plenty of books.
- Yeni bir baba olarak, ben ilk çocuğuma pek çok kitap verdim.
Mary's apartment is very tidy.
- Mary'nin dairesi çok düzenli.
Tom is very tidy, isn't he?
- Tom çok düzenli, değil mi?
God is dead. And I don't feel so good either.
- Tanrı öldü ve ben de çok iyi hissetmiyorum.
I'm not sure, but perhaps Tom is already dead.
- Emin değilim ama belki de Tom çoktan öldü.
Countless lives have been lost.
- Pek çok hayat kayboldu.
Countless stars were twinkling in the sky.
- Gökyüzünde çok sayıda yıldız parlıyordu.
I was very exuberant.
- Ben çok hayat doluydum.
Tom lives a very lavish lifestyle.
- Tom çok savurgan bir yaşam tarzı sürdürüyor.
I couldn't sleep well last night because there were lots of things on my mind.
- Kafamda çok şeyler olduğu için dün gece iyi uyuyamadım.
Listening to music is lots of fun.
- Müzik dinlemek çok eğlenceli.
He hurt his arm lifting so much weight.
- Çok fazla ağırlık kaldırırken kolunu incitti.
What happened to make you laugh so much?
- Sizi çok güldürecek ne oldu?
There are numerous reasons to be hopeful.
- Umutlu olmak için çok sayıda sebep var.
Numerous stars were visible in the sky.
- Gökyüzünde çok sayıda yıldız görünüyordu.
She likes her school a lot.
- O okulunu çok seviyor.
I'm feeling a lot better.
- Çok daha iyi hissediyorum.
He said he was already more than fifty years old, fifty five, to be precise.
- O çoktan elli yaşından daha fazla olduğunu, tam olarak elli beş olduğunu söyledi.
Layla was a very deadly woman.
- Leyla çok ölümcül bir kadındı.
The traffic was very heavy. The cars were lined up bumper to bumper.
- Trafik çok yoğundu. Arabalar tampon tampona dizilmişti.
The traffic is heavy here.
- Trafik burada çok yoğundur.
A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
- Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
Tom does seem awfully tired.
- Tom çok yorgun görünüyor.
I'm awfully sorry that I was late.
- Ben geç kaldığım için çok üzgünüm.
It would be unfair if we treated him so badly.
- Biz ona çok kötü davranırsak, haksızlık olur.
We are badly in need of food.
- Bizim çok fazla yiyeceğe ihtiyacımız var.
Tatoeba is a multi-language dictionary.
- Tatoeba çok dilli bir sözlüktür.
New York is a multi-racial city.
- New York çok ırklı bir şehirdir.
There were many guests - most of them were our teacher's classmates and friends.
- Çok sayıda misafir vardı-onlardan çoğu bizim öğretmenin sınıf arkadaşları ve arkadaşlarıydı.
Mumbai is the most populous city in India and the second most populous city in the world.
- Bombay, Hindistan'ın en çok nüfusa sahip şehridir ve dünyadaki ikinci en çok nüfusa sahip şehirdir.
Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.
It's too hard for me.
- Bu benim için çok zordu.
The damage is too extensive.
- Zarar çok geniş çaplıdır.
It snowed a good deal last night.
- Dün gece çok kar yağdı.
She spent a good deal of money on her vacation.
- O, tatiline çok para harcadı.
Tom ate too many jelly donuts.
- Tom çok sayıda jöleli börek yedi.
I like grape jelly best.
- En çok üzüm jölesinden hoşlanırım.
If you eat too much of this food, you may get a sore throat.
- Bu yiyeceği çok fazla yersen boğazın ağlayabilir.
I have a sore throat because of too much smoking.
- Çok fazla sigara içtiğim için boğazım ağrıyor.
The pain you go through because of love is by far sweeter than any other pleasure.
- Aşktan dolayı katlandığın acı herhangi bir zevkten çok daha tatlıdır.
This novel is by far more interesting than that one.
- Bu roman ondan çok daha ilginç.
A great many tourists visit Kyoto in spring.
- Baharda pek çok turist Kyoto'yu ziyaret eder.
There are a great many forest fires in America.
- Amerika'da pek çok orman yangını var.
There are a great number of schools in this city.
- Bu şehirde çok sayıda okul vardır.
As a result of the war, a great number of victims remained.
- Savaşın bir sonucu olarak, çok sayıda mağdur kaldı.
There are a myriad of meats at the deli on the corner of Fifth and Harvey Street.
- Beşinci Cadde ve Harvey Caddesinin köşesindeki şarküteride çok et vardır.
Tom loved his mother dearly.
- Tom annesini çok sevdi.
This medicine tastes horrible.
- Bu ilaç çok kötü tadıyor.
This medicine tastes horrible.
- Bu ilacın tadı çok kötü.
You speak tremendously fast.
- Çok hızlı konuşuyorsun.
It hurts tremendously here.
- Burası çok fazla ağrıyor.
The price of this camera is very high.
- Bu kameranın fiyatı çok yüksektir.
It's high time you had a haircut.
- Saç tıraşı olmanın zamanı çoktan geldi.
We rejected Tom's suggestion as too extreme.
- Biz Tom'un önerisini çok aşırı olarak reddettik.
His ideas are too extreme for me.
- Onun fikirleri benim için çok aşırı.
Tom gave Mary some advice on how to pass multiple-choice tests.
- Tom Mary'ye çoktan seçmeli testleri nasıl geçeği konusunda biraz tavsiye verdi.
The test was multiple choice.
- Test çoktan seçmeliydi.
Mary adores her baby's cute, round face.
- Mary bebeğinin sevimli, yuvarlak yüzünü çok seviyor.
There's a lot of rain all the year round.
- Yıl boyunca çok yağmur var.
It began to rain in earnest.
- Çok yağmur yağmaya başladı.
Well, the night is quite long, isn't it?
- Güzel, gece çok uzun, değil mi?
He began by saying that he would not speak very long.
- O, çok uzun konuşmayacağını söyleyerek başladı.
Jon is far more attractive than Tom.
- Jon, Tom'dan çok daha çekicidir.
To take something too far.
- Bir şey alamayacak kadar çok uzak.
Tom is extremely sophisticated.
- Ton son derece çok bilmiş.
You seem to be extremely lazy.
- Çok tembel görünüyorsun.
Several companies are competing to gain the contract.
- Çok sayıda şirket sözleşmeyi kazanmak için yarışıyor.
There were several stars to be seen in the sky.
- Gökyüzünde görülen çok sayıda yıldızlar vardı.
A good night's sleep will do you a world of good.
- İyi bir gece uykusu sana çok iyi gelecek.
I have much studied both cats and philosophers. The wisdom of cats is infinitely superior.
- Hem kedileri hem de filozofları çok inceledim. Kedilerin bilgeliği son derece üstündür.
Life would be infinitely happier if we could only be born at the age of eighty and gradually approach eighteen.
- Sadece seksen yaşında doğabilseydik ve yavaş yavaş on sekiz yaşına varabilseydik, yaşamımız çok daha mutlu olurdu.
The uprising was brutally suppressed.
- İsyan çok sert bir biçimde bastırıldı.
You may be right, but we have a slightly different opinion.
- Haklı olabilirsin, ama bizim çok az farklı bir görüşümüz var.
Tom looks like he's too tired to help us right now.
- Tom şu anda bize yardım edemeyecek kadar çok yorgun görünüyor.
We eat more processed food than natural food.
- Doğal gıdalardan çok işlenmiş gıdalar yiyoruz.
The more you know about him, the more you like him.
- Onu tanıdıkça daha çok seversin.
Tom is an enormously gifted musician.
- Tom çok yetenekli bir müzisyen.
I've always admired you enormously.
- Sana her zaman çok hayran oldum.
Tom can be awfully stubborn.
- Tom çok inatçı olabilir.
I'm awfully sorry that I was late.
- Ben geç kaldığım için çok üzgünüm.
There was nothing wrong with their ability, it was just that the expense for each unit was so vast that the cost performance was bad.
- Onların yeteneğiyle ilgili yanlış bir şey yoktu, o sadece maliyet performansı kötü olan her bir ünite için giderin çok yüksek olmasıydı.
There is a vast difference between being able to make oneself understood in English and mastering the English language perfectly.
- Kendini İngilizce olarak ifade edebilmek ve İngiliz dilini mükemmel şekilde öğrenmek arasında çok büyük bir fark var.
Some people think the government has way too much power.
- Bazı insanlar hükümetin oldukça çok fazla gücünün olduğunu düşünüyor.
The man used much money to gain power.
- Adam güç kazanmak için çok para kullandı.
You shouldn't eat to excess.
- Çok fazla yememelisin.
She smokes excessively.
- O çok fazla sigara içiyor.
I feel very strongly about this.
- Bu konuda çok güçlü hissediyorum.
I feel very strongly about it.
- Ben o konuda kendimi çok güçlü hissediyorum.
The multinational corporation lowered the price of several products.
- Çok uluslu ticaret şirketleri çok sayıda ürünün fiyatını düşürdü.
But that's not the whole picture. Tatoeba is not just an open, collaborative, multilingual dictionary of sentences. It's part of an ecosystem that we want to build.
- Ama bütün resim bu değil. Tatoeba sadece açık, işbirlikçi, çok dilli cümleler sözlüğü değildir. O, yapmak istediğimiz bir ekosistemin parçasıdır.
Tom didn't seem terribly interested in learning French.
- Tom Fransızca öğrenmekle çok fazla ilgileniyor gibi gözükmüyor.
I was terribly confused by his question.
- Sorusuna çok şaşırdım.
The play was so popular that the theater was almost full.
- Oyun çok popülerdi ondan tiyatro neredeyse tam doluydu.
He knew full well that he didn't have long to live.
- O yaşamak için uzun zamanı olmadığını çok iyi biliyordu.
Sometimes rich people look down on other people who do not have much money.
- Bazen zengin insanlar çok parası olmayan diğer insanlara tepeden bakarlar.
They say he is very rich.
- Onlar onun çok zengin olduğunu söylüyorlar.
Our personnel are very highly educated.
- Personelimiz oldukça çok eğitimlidir.
I know you think highly of Tom.
- Tom'u çok düşündüğünü biliyorum.
The cost of building the new hospital was considerably higher than first estimated.
- Yeni hastane binasının maliyeti İlk tahmin edilenden çok daha yüksektir.
He values honor above anything else.
- O, onura her şeyden daha çok değer verir.
This book is far above me.
- Bu kitap benim çok üzerimde.
I can't go out because I have a lot of homework.
- Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.
He caused his parents a lot of anxiety.
- Ailesini çok endişelendirdi.
She always dresses very simply.
- O her zaman çok sade şekilde giyinir.
There are very many people who read simply to prevent themselves from thinking.
- Kendilerini düşünmekten engellemek için sadece okuyan pek çok insan vardır.
The Mormons have outlawed polygamy, but some adherents still practice it.
- Mormonlar çok eşliliği yasakladılar ama bazı yandaşları bunu hala uyguluyorlar.
Polyglots are sexier. Talk to us.
- Çok dil bilenler daha seksidir. Bizimle konuş.
The austerity measures that many city governments have implemented are hugely unpopular.
- Pek çok kent yöneticilerinin uyguladığı kemer sıkma politikası son derece sevimsizdir.
The house I'm living in isn't very large.
- Yaşadığım ev çok büyük değil.
He has a large number of books on his bookshelf.
- Onun kitaplığında çok sayıda kitabı var.
I'm only too happy to help.
- Sadece yardım etmek için çok mutluyum.
He will be only too glad to help you.
- Sadece ,sana yardım etmekten çok hoşnut olacak.
Tony can play tennis very well.
- Tony, çok iyi tenis oynayabilir.
Mr Brown speaks Japanese very well.
- Bay Brown Japonca'yı çok iyi konuşur.
I have a great deal to do.
- Yapacak çok işim var.
He made a great deal of money selling milk.
- O süt satarak çok para yaptı.
Fuck, I cannot sleep because those damned owls are hooting so loudly.
- Lanet, uyuyamıyorum çünkü o lanet baykuşlar çok yüksek sesle ötüyorlar.
Oh, hello. It's quite hot today really!
- Oh merhaba. Bugün hava gerçekten çok sıcak!
As a new father, I gave my first child plenty of books.
- Yeni bir baba olarak, ben ilk çocuğuma pek çok kitap verdim.
Tom should have plenty of time.
- Tom'un çok zamanı olmalı.
Tom misses his mother greatly.
- Tom annesini çok özlüyor.
Music and art can greatly contribute to the enjoyment of life.
- Müzik ve sanat, yaşam zevkine çok büyük ölçüde katkıda bulunabilirler.
I feel for you deeply.
- Senin için çok üzülüyorum.
Tom deeply regretted doing what he had done.
- Tom yaptıklarını yaptığına çok pişman oldu.
These books are very precious to us.
- Bu kitaplar bizim için çok değerli.
All socks are very precious.
- Tüm çoraplar çok değerlidir.
They could not set out because it snowed heavily.
- Yola koyulamadılar çünkü çok kar yağdı.
Before Tom met Mary, he drank heavily.
- Tom Mary ile tanışmadan önce, çok içerdi.
The audience was largely made up of very young children.
- Seyirci çoğunlukla çok küçük çocuklardan oluşuyordu.
Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.
- Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.
Don't mourn over the loss of your loved one too long.
- Sevdiğin birinin kaybına çok uzun süre ağlama.
I am very much relieved to know that.
- Onu bildiğim için çok rahatladım.
Thank you very much for your present.
- Hediyen için çok teşekkürler.
These beasts are very friendly.
- Bu canavarlar çok cana yakın.
You're a beast! You haven't even missed one question!
- Sen sorularda çok iyisin! Birtek soruda başarısız olmadın!
Tom was sweating profusely after a half an hour on the treadmill.
- Tom, koşu bandındaki yarım saatten sonra çok terliyordu.
I think something terrible has happened to Tom.
- Sanırım Tom'a çok kötü bir şey oldu.
I am in a terrible dilemma.
- Çok kötü bir ikilemdeyim.
I couldn't sleep well last night because there were lots of things on my mind.
- Kafamda çok şeyler olduğu için dün gece iyi uyuyamadım.
Listening to music is lots of fun.
- Müzik dinlemek çok eğlenceli.
He lives beyond his means.
- O, kazandığından çok para harcıyor.
Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
- Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
Sadly, I'm not a very good dancer.
- Ne yazık ki, ben çok iyi bir dansçı değilim.
For a girl of her age, Mary expresses very clever, remarkable thoughts.
- Onun yaşındaki bir kız için, Mary çok zeki, dikkat çekici düşünceler ifade eder.
On the outside this building is not remarkable, but if you look inside there is a courtyard with a very beautiful garden.
- Bu bina dışarıdan dikkat çekici değildir ama içine bakarsanız çok güzel bahçeli bir iç avlu vardır.
Tom is a terrific all-around athlete.
- Tom müthiş çok yetenekli bir atlettir.
The baby in the cradle is very pretty.
- Beşikteki bebek çok şirindir.
English is pretty hard, isn't it?
- İngilizce çok zor, değil mi?
Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.
- Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.
Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly.
- Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.
Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.
- Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.
Your success depends a lot on how your manager and other people in the office perceive you.
- Sizin başarınız daha çok sizin yöneticinizin ve bürodaki diğer insanların sizi nasıl algıladığına bağlıdır.
New York'un caddeleri çok geniştir.
- New York'un caddeleri çok geniş.
New York'un caddeleri çok geniş.
- New York'un caddeleri çok geniştir.