deste

listen to the pronunciation of deste
التركية - الإنجليزية
{i} deck

Tom reached into his bag and pulled out a deck of playing cards. - Tom çantasına uzandı ve bir iskambil destesi çıkarttı.

The Ace of Spades is missing from this deck of cards. - Bu deste kartlarda maça altı eksik.

bundle
sheaf
bouquet
(Askeri) fast
(isim) Bunch, bouquet
bunch, bundle, bouquet; packet, package; pack, deck
stack

Tom put the stack of receipts into the drawer. - Tom makbuz destesini çekmeceye koydu.

packet, package
the lowest of the five grades into which wrestlers are divided
hilt, handle
bunch
pack (of playing cards)
(iskambil) pack
wad
book

These shelves cannot support so many books. - Bu raflar birçok kitabı destekleyemez.

pack
deste deste
by dozens; in packets; in heaps
deste yapmak
bunch
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Süpürge
Matematikte, aynı cinsten onluk bir küme
(Osmanlı Dönemi) Muin, mededkâr
(Osmanlı Dönemi) Küstah
(Osmanlı Dönemi) f. Tutam, bağ, demet, kabza
Kılıç, bıçak vb.nin elle tutulacak yeri, kabza
Çok
Yağlı güreşte pehlivanların ayrıldıkları derecelerden biri
Cinsleri aynı veya birbirine yakın olan şeylerin bir arada bağlanmışı, demet, bağlam
Aynı cinsten onluk bir küme
Yağlı güreşte pehlivanların ayrıldıkları beş dereceden en küçüğü
Kılıç, bıçak vb. elle tutulacak yeri, kabza
Cinsleri aynı veya birbirine yakın olan şeylerin bir arada bağlanmışı, demet, bağlam: "Destenin en itibarlı kâğıtları, bilindiği gibi, beyler, yani aslar oluyor."- H. Taner. Çok
deste deste
Demet demet
deste
المفضلات