Plastic is the most prevalent type of marine debris.
- Plastik en yaygın deniz debrisidir.
Colds are prevalent this winter.
- Soğuk algınlığı, bu kış yaygındır.
Bad English is the most widespread language in the world.
- Bozuk İngilizce dünyanın en yaygın dilidir.
Some translators changed Alice's name to Sonya or Anya, even though Alisa is a widespread Russian name.
- Bazı tercümanlar Alisa yaygın bir Rus ismi olmasına rağmen Alice'in adını Sonya ya da Anya'yla değiştirdi
The number of people who smoke is increasing, so cancer will soon be the most common cause of death.
- Sigara içen insanların sayısı artıyor, bu yüzden kanser yakında ölümün en yaygın nedeni olacak.
The launching of artificial earth satellites is commonly looked upon as an exploration of space.
- Yapay dünya uydularının fırlatılmasına yaygın olarak uzayın bir keşfi gözüyle bakılmaktadır.
That kind of thinking is pervasive.
- O tür düşünme yaygındır.
Cares and worries were pervasive in her mind.
- Endişeler ve üzüntüler onun aklında yaygındı.
His name was becoming widely known.
- Onun adı yaygın olarak biliniyordu.
English is by far the most widely-spoken language in the world.
- İngilizce dünyada en yaygın konuşulan dildir.
Starvation and disease were rampant among the lowest classes.
- Açlık ve hastalık en alt sınıflar arasında yaygındır.
Shark fin soup is very popular in China.
- Köpek balığı süzgeci çorbası Çin'de çok yaygındır.
Contrary to popular belief, Tom isn't that naive.
- Yaygın görüşün aksine, Tom o kadar da saf değildir.
The old belief is still widely current.
- Eski inanç hala yaygın olarak geçerlidir.
The third most frequent letter in Esperanto is e.
- Esperantodaki en yaygın üçüncü harf e dir.
Although in common usage, this word is frequently mispronounced.
- Yaygın kullanımına rağmen, bu sözcük sık sık yanlış telaffuz edilir.
Earthquakes are like a dime in a dozen in Japan.