God save this state and this honorable court.
- Allah bu devleti ve bu onurlu mahkemeyi korusun.
In our society, there are both honorable people and swindlers.
- Bizim toplumumuzda, hem onurlu insanlar hem de dolandırıcılar vardır.
You must avoid misbehaving in order to be a honourable person.
- Onurlu bir insan olmak için edepsizlik etmekten kaçınmalısın.
Will you explain what the trouble is? asked Anne, in her most dignified manner.
- Anne, en onurlu tavrıyla Sorunun ne olduğunu açıklar mısın? diye sordu.
I am wise enough to think that if one is born a fish, it is more dignified to die under the water than in the frying pan.
- Eğer balık olarak doğmuşsan, suyun altında ölmenin kızartma tavasında ölmekten daha onurlu olduğunu düşünecek kadar bilgiliyim.
I know Tom was truly honored.
- Tom'un çok onurlu olduğunu biliyorum.
I'm very happy and honored to know you.
- Seni tanımaktan çok mutlu ve onurluyum.
Honor has not to be won; it must only not be lost.
- Onur kazanılmamalı; o sadece kaybedilmemeli.
The more danger, the more honor.
- Ne kadar tehlike, o kadar onur.
You must avoid misbehaving in order to be a honourable person.
- Onurlu bir insan olmak için edepsizlik etmekten kaçınmalısın.
To what do I owe the unexpected honour of finding you here in my house?
- Sizi evimde burada bulmanın beklenmedik onurunu neye borçluyum?
This is the word to regain our dignity.
- Bu, onurumuzu tekrar kazanmak için kelimedir.
The prisoner of war bore himself with great dignity.
- Savaş tutuklusu kendini büyük bir onurla taşıdı.