O, konuşmalar yapmada mükemmeldir.
- She is excellent at making speeches.
Hata yapmaktan korkuyor.
- He is afraid of making mistakes.
Kendimi Fransızca ifade etmede hâlâ zorlanıyorum.
- I still have difficulty in making myself understood in French.
Benimle alay etmekten vazgeç!
- Stop making fun of me!
O, seramik eser yaparak zengin oldu.
- She became rich by making ceramic pieces.
Savaşı gündelik gerçeklik yaparak, bu savaşa sebep olan politik görüştür.
- Because it is politics that has caused this war, making the war our everyday reality.
O yaşlı adam elli yıldır kaçak viski imal etmekteydi.
- The old man had been making white lightning for 50 years.
O yaşlı adam elli yıldır kaçak içki imal etmekteydi.
- That old man had been making moonshine for fifty years.
Odun, kağıt üretimi için bir hammaddedir.
- Wood is the raw material for making paper.
Onunla ilgili ne yaptın?
- What did you make of that?
Onunla ilgili ne yaparsın?
- What do you make of that?
Hata yapmaktan korkuyor.
- He is afraid of making mistakes.
Tom, iş yaparken yapılan hatalardan endişeleniyor.
- Tom worries about making mistakes at work.
Filmin yapımı sırasında aktör yanlışlıkla vurularak öldürüldü.
- The actor was accidentally shot dead during the making of the movie.
Film yapımı heyecan verici bir iştir.
- Movie making is an exciting job.
Peter sürekli annesiyle telefon görüşmesi yapıyor.
- Peter is continually making phone calls to his mother.
Ben bu telefondan özel arama yapılmasına karşıyım.
- I object to his making private calls on this phone.
... He wanted to film some of the making of process of what ...