günler

listen to the pronunciation of günler
التركية - الإنجليزية
days

I never see this album without remembering my school days. - Bu albümü, okul günlerimi hatırlamadan asla göremem.

This is the house where I lived in my early days. - Burası benim ilk günlerimi yaşadığım evdir.

times

Let's remember the good times. - İyi günleri hatırlayalım.

Sami is going through difficult times right now. - Sami şu an zor günler geçiriyor.

gün
day

And I will raise it again in three days. - Ve onu üç günde tekrar kaldıracağım.

Do you study English every day? - Her gün İngilizce çalışıyor musun?

günler sonra
day after day
gün
day, days, time, times, period
iyi günler
goodday
gün
happy days, better times, days of happiness
gün
sunlight

Paintings should not be exposed to direct sunlight. - Tablolar, doğrudan güneş ışığına maruz bırakılmamalıdır.

Sunlight brightens the room. - Güneş ışığı odayı aydınlatıyor.

gün
present

We chose Mary a good birthday present. - Mary'ye iyi bir doğum günü hediyesi seçtik.

Tom never fails to send a birthday present to his father. - Tom babasına doğum günü hediyesi göndermekten geri kalmaz.

gün
today

In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday. - Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.

Today is June 18th and it is Muiriel's birthday! - Bugün Haziran'ın 18'i ve bugün Muiriel'in doğum günü!

gün
(Bilgisayar) on
gün
sunshine

This room gets a lot of sunshine. - Bu oda bol güneş ışığı alır.

Sunshine is beneficial to plants. - Güneş ışığı bitkiler için faydalıdır.

gün
time

How many times a day does that bus run? - O otobüs günde kaç kez çalışır?

How many times does the bus run each day? - Otobüs her gün kaç kez çalışır?

zor günler
hard times
gün
special day, feast day
gün
date (a given point of time)
gün
day, time
gün
(Latin) dies

Sami will maintain his innocence until the day he dies. - Sami masumiyetini öldüğü güne kadar sürdürecek.

gün
a woman's at-home day
gün
the day
gün
on the day
gün
day a
gün
by the day
iyi günler
Have a nice day, Have a good one
birbirini izleyen günler
(Ticaret) sequential days
eski güzel günler
Auld Lang Syne
gelecek günler
coming days
geçmiş mutlu günler
palmy days
gün
daytime, day
gün
day; sun; sunlight, sunshine; daytime; today, present; time; age, period; good times; date; at-home day
gün
daylight, sunlight
gün
(Hukuk) date

Tom had a date for Valentine's Day. - Tom'un sevgililer günü için bir randevusu vardı.

Your opinion seems to be out of date. - Sizin fikirleriniz güncelliğini yitirmiş gibi görünüyor

gün
sun

In most countries, with the exception of the Arab countries and Israel, Saturday and Sunday are defined as the weekend. - Birçok ülkede, Arap ülkeleri ve İsrail hariç genellikle Cumartesi ve Pazar, hafta sonu günleri olarak ilan edilmiştir.

You don't go to school on Sunday, do you? - Pazar günü okula gitmiyorsun, değil mi?

gün
bee

I regret having been idle in my school days. - Okul günlerimde aylak olduğum için pişmanım.

There is nothing like a glass of beer after a whole day's work. - Bir tam günlük çalışmadan sonra bir bardak bira gibi bir şey yoktur.

hey gidi günler
those were the days
iyi ve kötü günler
the ups and downs
kritik günler
(Tıp) critical days
kötü günler
hard times
neydi o günler
those were the days
rahat ve huzurlu günler
halcyon days
sayılı gün/günler çabuk/tez geçer
(Atasözü) Deadlines come to an end in no time flat
yaz sonundaki sıcak günler
Indian summer
zor günler geçirmek
fall on evil days
İyi günler!
Good day!
ıyi günler
have a nice day
التركية - التركية
(Hukuk) EYYA
(Hukuk) EYYAM
gün
Zaman, sıra: "Biz bu ihtiyara son günlerinde hiç aklından geçirmediği bir saadet sağladık."- H. Taner. Çağ, devir. İyi yaşanmış zaman
gün
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre: "Kız kardeşi üç yıl, bir gün olsun canı sıkılmadan yaşadı Tatvan'da."- N. Cumalı. İçinde bulunulan zaman: "Aylıkları, günün ihtiyaçları karşısında devede kulak gibi kalıyordu."- R. N. Güntekin
gün
Güneş ışığı
gün
Güneş: "Gün biraz yükselince ıssı bir sıcak kırları kapladı."- M. Ş. Esendal
gün
Gündüz: "Güneş, bütün gün enselerinde boza pişirmiş."- H. Taner
gün
Tarih
Gün
(Hukuk) YEVM
Gün
ruz
gün
Zaman, sıra
gün
Çoğunlukla ev hanımlarının ayın belirli günlerinde konuk ağırlamak için yaptıkları toplantı
gün
Güneş

Güneşli olmasına rağmen, hava soğuktu. - Güneşli olsa da hava soğuktu.

Merih güneşten dördüncü gezegendir. - Mars güneşten dördüncü gezegendir.

gün
İçinde bulunulan zaman
gün
İyi yaşanmış zaman
gün
Çağ, devir
gün
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre
gün
Bayram niteliğinde özel gün
gün
Gündüz