Mary olağandışı notlar aldı.
- Mary got extraordinary grades.
Olağandışı bir şey görürsen polisi ara.
- Call the police if you see any extraordinary situation.
iPhone olağanüstü bir cep telefonu.
- The iPhone is an extraordinary cell phone.
Tom olağanüstü hızı olan bir atlettir.
- Tom is an athlete with extraordinary speed.
Sıradışı ilişkileri vardı.
- They had an extraordinary relationship.
Davranışınız çok sıradışı.
- Your behavior is too extraordinary.
Bir şey okumayan bir kişi görülmemiş bir kolaylıkla aldatılabilir.
- A person never reading anything may be fooled with an extraordinary easiness.
Bu olağan dışı bir hava.
- This is unusual weather.
Olağan dışı bir şey fark etmedim.
- I didn't notice anything unusual.
Telefon soygunu alışılmadık bir şekilde engellendi.
- Phone robbery thwarted in unusual manner.
Tom bu gece alışılmadık biçimde geveze.
- Tom is unusually talkative tonight.
Sami kendini biraz garip hissediyordu.
- Sami was feeling a bit unusual.
Tom'un bazı çok olağandışı deneyimleri vardı.
- Tom had some very unusual experiences.
Tom'un geç kalması olağandışıdır.
- It's unusual for Tom to be late.
Konuşman için tuhaf bir konu ileri sürmek zorunda değilsin.
- You don't have to come up with an unusual topic for your speech.
Onun tuhaf davranışı şüphelenmemize neden oldu.
- Her unusual behavior caused our suspicions.
... It's an extraordinary achievement. ...
... extraordinary way ...