Seni utandırmak istemedim.
- I didn't mean to embarrass you.
Tom Mary'yi utandırmak istemiyordu.
- Tom didn't want to embarrass Mary.
Seni rahatsız etmek istemiyorum.
- I don't want to embarrass you.
Utangaç erkek çocuğu onun varlığında tamamen sıkıldı.
- The shy boy was utterly embarrassed in her presence.
Asla can sıkıcı bir şey yapmam.
- I never do anything embarrassing.
Sıkılman için bir neden yok. Telaffuzun genel olarak doğru.
- There's no reason to feel embarrassed. Your pronunciation is generally correct.
O, onun mahcubiyetini fark etti.
- He noticed her embarrassment.
Utanmayın. Olur böyle şeyler.
- Don't feel embarrassed. These things happen.
Tom, Mary'nin utanmayacağını düşünüyor.
- Tom thinks Mary won't be embarrassed.
O, onun mahcubiyetini fark etti.
- He noticed her embarrassment.
Onun söylediğine mahcup oldum.
- I was embarrassed by what she said.
Hiç bu kadar mahcup olmadım.
- I've never been so embarrassed.
Sınav ortasında mideniz guruldarsa, bu oldukça utandırıcı bir durum olur.
- If your stomach growls in the middle of a test, that's pretty embarrassing.
Bu, şüphesiz ki, benim için utandırıcı bir durum.
- This is, without a doubt, an embarrassing situation for me.
O gerçekten can sıkıcıydı.
- It was really embarrassing.
O, can sıkıcı bir soru.
- It's an embarrassing question.
O mahçup görünüyordu.
- He seemed embarrassed.
Tom mahçup göründüğümü söyledi.
- Tom said I seemed embarrassed.
Utangaç erkek çocuğu onun varlığında tamamen sıkıldı.
- The shy boy was utterly embarrassed in her presence.
Tom çok utangaç görünüyordu.
- Tom looked very embarrassed.
Tom ilk kez Mary'nin önünde gömleğini çıkardığında utanmıştı, çünkü göğsüne onun eski arkadaşının adını dövme yaptırmıştı.
- Tom was embarrassed when he took his shirt off in front of Mary for the first time, because he had his ex's name tatooed on his chest.
Tom utanmış görünüyor.
- Tom looks embarrassed.
Sıkılgan görünüyordun.
- You looked embarrassed.
Tom biraz sıkılgan görünüyor.
- Tom is looking a little embarrassed.
The crowd's laughter and jeers embarrassed him.
He was presented with an embarrassingly long list of options.
Embarrassingly to me, my companion soon got drunk.
Losing this highly publicized case was an embarrassment to the firm.
... they're doing something awesome and intense. But then, you humiliate them and you embarrass ...