He is inclined to get mad.
- O, kızmaya eğilimlidir.
I'm inclined to believe you.
- Sana inanmaya eğilimliyim.
Young people are apt to behave that way.
- Genç insanlar o şekilde davranmaya eğilimlidir.
He is apt to give vent to his feelings.
- O hislerini açığa vurmaya eğilimlidir.
A newborn baby is liable to fall ill.
- Yeni doğmuş bir bebek hasta olmaya eğilimlidir.
My wife is liable to catch a cold.
- Karım üşütmeye eğilimli.
He was prone to anger.
- O öfkeye eğilimliydi.
Young men are prone to fall into temptation.
- Genç insanlar şeytana uymaya eğilimlidir.
You have a tendency to talk too fast.
- Çok hızlı konuşma eğiliminiz var.
People have the tendency to speak more loudly when they get excited.
- İnsanlar heyecanlandıklarında daha yüksek sesle konuşma eğilimleri vardır.
Tom doesn't have the time or the inclination to do that.
- Tom'un bunu yapmak için zamanı ya da eğilimi yok.
Chechens have inclinations towards independence.
- Çeçenlerin bağımsızlığa doğru eğilimleri var.
The trend is always to produce more products using fewer employees.
- Eğilim her zaman daha az işçi kullanarak daha fazla ürün üretmektir.
This has been the trend for the past twenty years.
- Bu son yirmi yıldır eğilimdi.
Sami has propensity for violence.
- Sami'nin şiddete eğilimi var.
The Earth is tilted at an angle of 23.4 degrees.
- Dünya 23.4 derecelik bir açıyla eğilimlidir.
Tom tends to say the first thing that comes to his mind.
- Tom aklına gelen ilk şeyi söyleme eğilimindedir.
He has a natural bent for music.
- Onun müzik için doğal bir eğilimi var.
People tend to look at others with bias.
- İnsanlar diğerlerine ön yargı ile bakmak eğilimindedir.
If current trends continue, the language will likely die in the near future.
- Şimdiki eğilimler devam ederse, dil muhtemelen yakın gelecekte ölecektir.
Tom mübalağa etmeye meyillidir.
- Tom abartmaya eğilimlidir.