Bahçe evin arkasında.
- The garden is behind the house.
Evin arkasında büyük bir bahçe vardı.
- There was a large garden behind the house.
O metotlarında zamanın gerisindedir.
- He's behind the times in his methods.
Zamanın gerisinde kalmayayım diye her gün gazete okumayı bir alışkanlık haline getirdim.
- I make it a rule to read the newspaper every day lest I should fall behind the times.
Tom'un parmaklılar ardındaki zamanı bitti.
- Tom's time behind bars is over.
Saldırıların ardındaki kimdi?
- Who was behind the attacks?
Chris fen dersinde geriye düşme riskinde.
- Chris risks falling behind in the science class.
Tom koltuğunda geriye doğru yaslandı ve ellerini başının arkasına koydu.
- Tom leaned back in his chair and put his hands behind his head.
Biri onun şemsiyesini geride bıraktı.
- Somebody left his umbrella behind.
Acil internet girişi olan bir çevre yaratmazsak, bizim şirketimizde geride kalacak.
- Our company is going to be left behind too if we don't create an environment in which we can get instant Internet access.
Ben, birinin arkadan adımı seslendiğini duydum.
- I heard someone call my name from behind.
Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.
- A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else.
Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.
- A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else.
Ben, birinin arkadan adımı seslendiğini duydum.
- I heard someone call my name from behind.
Otobüs tarifenin gerisindeydi.
- The bus was behind schedule.
Acil internet girişi olan bir çevre yaratmazsak, bizim şirketimizde geride kalacak.
- Our company is going to be left behind too if we don't create an environment in which we can get instant Internet access.
Otobüs on dakika geç kaldı.
- The bus arrived ten minutes behind time.
Biz arabanın arkasına geçtik ve ittik.
- We got behind the car and pushed.
Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.
- A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else.
Bahçe evin arkasında.
- The garden is behind the house.
Tom arabanın arkasında Mary'nin yanında çömeldi.
- Tom crouched down next to Mary behind the car.
Kapalı kapılar ardında ne olup bittiğini, gerçekten bir kişi bile bilmiyor.
- No one ever really knows what goes on behind closed doors.
Güneş dağların ardında battı.
- The sun descended behind the mountains.
Saat on dakika geri kalmış.
- The clock is ten minutes behind.
Diğerlerinin ardından kötü konuşmamalısın.
- You must not speak ill of others behind their backs.
Güneş bulutların ardından çıktı bile.
- Even the sun popped out from behind the clouds.
Kitaplığın arkasında gizlenmiş gizli bir geçit olduğunu biliyor muydunuz?
- Did you know there was a secret passage hidden behind the bookcase?
Sanırım Tom sonunda Mary'nin onun arkasından konuştuğunu anlayacak.
- I imagine that Tom will eventually find out that Mary has been talking behind his back.
Tom odaya girdi ve arkasından kapıyı çarptı.
- Tom went into the room and slammed the door behind him.
Tom arkasında bir şey saklıyordu.
- Tom was hiding something behind his back.
Paramı yatak odamdaki bir tablonun arkasındaki bir delikte saklıyorum.
- I keep my money in a hole behind a painting in my bedroom.
Tom iki valiz taşıyarak Mary'nin peşinden gitti.
- Tom followed behind Mary, carrying two suitcases.
Tom iki valiz taşıyarak Mary'nin peşinden gitti.
- Tom followed behind Mary, carrying two suitcases.
Tom Mary'nin peşini bırakmadı.
- Tom followed behind Mary.
The republicans are fully behind their candidate.
1880: A roar from ten thousand throats go up,For we've kicked another behind. — The Opening Ball in Comic Australian Verse, ed. G. Lehmann, 1975. Quoted in G. A. Wilkes, A Dictionary of Australian Colloquialisms, second edition, 1985, Sydney University Press, ISBN 0-424-00113-6.
About the center, and a good way behind the rest, Silver and I followed - I tethered by my rope.