Believe it or not, I can actually draw.
- İster inanın ister inanmayın, ben aslında resim çizebilirim.
Tom doesn't actually live within Boston city limits.
- Tom aslında Boston şehri sınırları içinde yaşamıyor.
It is essentially a question of time.
- Aslında bir zaman sorunu.
Essentially that story is correct.
- Aslında o hikaye doğrudur.
We do not become good drivers by concentrating on driving as such.
- Aslında sürmeye yoğunlaşarak iyi sürücüler olmayız.
Money, as such, has no meaning.
- Paranın, aslında, hiçbir anlamı yok.
There was a spring indeed, but it was dry.
- Aslında bir pınar vardı, ama kurumuştu.
Indeed, that place does appear to be far from here.
- Aslında o yer buradan uzakta gibi görünüyor.
I don't like him much, in fact I hate him.
- Ondan çok hoşlanmıyorum, ben aslında ondan nefret ediyorum,
In fact, the inhabitants have been exposed to radioactive rays.
- Aslında, yerleşik halk radyoaktif ışınlara maruz kalmaktadır.
Virtually the entire population is infected with one of eight herpes viruses.
- Aslında tüm nüfusun sekizde birine herpes virüsleri bulaşmıştır.
Halloween was originally a Celtic festival.
- Cadılar Bayramı aslında bir Kelt festivaliydi.
I'm originally from China.
- Ben aslında Çinliyim.
A healthy curiosity is truly a fine thing.
- Sağlıklı bir merak, aslında güzel bir şeydir.
Honestly, this is not a really well-paying job.
- Dürüst olmak gerekirse bu aslında iyi ücretli bir iş değil.
I think the world is much older than the Bible tells us, but honestly, when I look around — it looks much younger!
- Dünyanın İncilin söylediğinden çok daha yaşlı olduğunu düşünüyorum fakat aslında etrafa baktığımda o çok daha genç görünüyor!
In effect, flowers are the creators of honey.
- Aslında, balın yaratıcıları çiçeklerdir.
Tom talked for a long time, but didn't really say much.
- Tom uzun süre konuştu fakat aslında çok şey söylemedi.
He seems like a respectable businessman, but he's really part of the Mafia.
- O saygın bir iş adamı gibi görünüyor ama aslında Mafyanın bir üyesidir.
Competitiveness is neither good nor bad in itself.
- Rekabet aslında ne iyi ne de kötü.
Competition is neither good nor evil in itself.
- Yarışma aslında ne iyi ne de kötü.
He is not a liar at heart.
- O, aslında bir yalancı değil.
They are all good men at heart.
- Aslında onların hepsi iyi insanlar.
In reality, all they are interested in is power.
- Aslında, onların bütün ilgilendiği güçtür.
I remember it as if it were yesterday, but in reality it was fifteen years ago.
- Ben onu sanki dünmüş gibi hatırlıyorum ama aslında on beş yıl önceydi.
Tom does basically the same thing as Mary does.
- Tom aslında Mary'nin yaptığı aynı şeyi yapar.
He is basically a nice man.
- O aslında nazik bir insandır.
In effect, flowers are the creators of honey.
- Aslında, balın yaratıcıları çiçeklerdir.