Believe it or not, I can actually draw.
- İster inanın ister inanmayın, ben aslında resim çizebilirim.
And actually, this project needs everyone.
- Ve aslında bu projenin herkese ihtiyacı var.
It is essentially a question of time.
- Aslında bir zaman sorunu.
We often hear it said that ours is essentially a tragic age.
- Biz genellikle, bizimkinin aslında trajik bir çağ olduğunun söylenildiğini duyuyoruz.
We do not become good drivers by concentrating on driving as such.
- Aslında sürmeye yoğunlaşarak iyi sürücüler olmayız.
Money, as such, has no meaning.
- Paranın, aslında, hiçbir anlamı yok.
Indeed, I keep the cupboard closed.
- Aslında, dolabı kapalı tutarım.
Esperanto indeed is not difficult.
- Esperanto aslında zor değil.
A four-year-old American tourist was disappointed to realize that, in fact, the Sichuan province is not entirely made of spicy beef, in spite of its famously piquant cuisine.
- Dört yaşındaki Amerikalı turist, aslında, Sichuan eyaletinin ünlü mayhoş mutfağına rağmen tamamen baharatlı sığır etinden yapılmamış olduğunu farkettiği için hayal kırıklığına uğradı.
In fact, Marie Curie is Polish, not French.
- Aslında Marie Curie Fransız değil, Polonyalıdır.
Virtually the entire population is infected with one of eight herpes viruses.
- Aslında tüm nüfusun sekizde birine herpes virüsleri bulaşmıştır.
Halloween was originally a Celtic festival.
- Cadılar Bayramı aslında bir Kelt festivaliydi.
Football originally meant a game played with a ball on foot - unlike a game played on horseback, such as polo.
- Polo gibi at sırtında oynanılan bir oyunun aksine futbol aslında ayakla oynanılan bir top oyunu demekti.
A healthy curiosity is truly a fine thing.
- Sağlıklı bir merak, aslında güzel bir şeydir.
I think the world is much older than the Bible tells us, but honestly, when I look around — it looks much younger!
- Dünyanın İncilin söylediğinden çok daha yaşlı olduğunu düşünüyorum fakat aslında etrafa baktığımda o çok daha genç görünüyor!
Honestly, I would also like to go.
- Aslında ben de gitmek istiyorum.
In effect, flowers are the creators of honey.
- Aslında, balın yaratıcıları çiçeklerdir.
Jingle Bells, a popular song around Christmas time, is not really a Christmas song. The lyrics say nothing about Christmas.
- Jingle Bells, Noel zamanı yaklaştığında popüler bir şarkı, aslında bir Noel şarkısı değildir. Sözleri Noel hakkında bir şey söylemiyor.
He seems like a respectable businessman, but he's really part of the Mafia.
- O saygın bir iş adamı gibi görünüyor ama aslında Mafyanın bir üyesidir.
Competition is neither good nor evil in itself.
- Yarışma aslında ne iyi ne de kötü.
Competitiveness is neither good nor bad in itself.
- Rekabet aslında ne iyi ne de kötü.
They are all good men at heart.
- Aslında onların hepsi iyi insanlar.
He is a good man at heart.
- O, aslında iyi bir adam.
In reality, all they are interested in is power.
- Aslında, onların bütün ilgilendiği güçtür.
I remember it as if it were yesterday, but in reality it was fifteen years ago.
- Ben onu sanki dünmüş gibi hatırlıyorum ama aslında on beş yıl önceydi.
It's basically quite simple.
- Bu aslında oldukça basit.
He is basically a nice man.
- O aslında nazik bir insandır.
In effect, flowers are the creators of honey.
- Aslında, balın yaratıcıları çiçeklerdir.