It's good now; neither too heavy nor too light.
- O şimdi iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.
The clothes soaked in water overnight were heavy.
- Suda bir gecede ıslanmış elbiseler ağırdılar.
I want to see the scene in slow motion.
- Sahneyi ağır çekimde görmek istiyorum.
Slow learners often don't want to go to school.
- Ağır öğrenenler sık sık okula gitmek istemezler.
Barney was wounded seriously.
- Barney ağır şekilde yaralandı.
She was not seriously injured.
- O ağır yaralı değildi.
Tom must be severely punished.
- Tom ağır cezalandırılmalı.
He was subjected to severe criticism.
- Ağır eleştiriye maruz kaldı.
The surrender terms were harsh.
- Teslim şartları ağır idi.
This is the most difficult book I have ever read.
- Bu, şimdiye kadar okuduğum en ağır kitap.
The ice is not thick enough to hold our weight.
- Buz bizim ağırlığımızı taşıyacak kadar kalın değil.
I'm strong enough to carry those heavy metal boxes.
- Şu ağır metal kutuları taşıyacak kadar güçlüyüm.
The structure isn't strong enough to support that much weight.
- Yapı bu kadar ağırlığı taşıyacak kadar güçlü değil.
An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami.
- Richter ölçeğine göre 8.9 şiddetinde bir deprem, Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye sebep oldu.
Gold is heavier than iron.
- Altın demirden daha ağırdır.
Gold is much heavier than water.
- Altın sudan çok daha ağırdır.
The stimulus package was heavily criticised.
- Teşvik paketi ağır biçimde eleştirildi.
Were they heavily armed?
- Onlar ağır silahlı mıydı?
My grandmother is hard of hearing. In other words she is slightly deaf.
- Büyükannem biraz ağır işitir. Yani hafifçe sağırdır.
You are working too hard. Take it easy for a while.
- Çok çalışıyorsun. Bir süre ağırdan al.
He will fight the heavyweight champion tomorrow.
- Yarın ağır siklet şampiyonu ile karşılaşacak.
Both were seriously wounded.
- Her ikisi de ağır yaralandı.
She was not seriously injured.
- O ağır yaralı değildi.
My car was badly damaged in the accident.
- Arabam kazada ağır hasar gördü.
Tom could've been badly hurt.
- Tom ağır yaralanabilirdi.
What a dignified man!
- Ne ağırbaşlı bir adam!
You look very dignified.
- Çok ağırbaşlı görünüyorsun.
Tom must be severely punished.
- Tom ağır cezalandırılmalı.
Tom was severely beaten by the police.
- Tom, polis tarafından ağır biçimde dövüldü.
Dan was struck and gravely injured by a truck.
- Dan bir kamyon tarafından çarpıldı ve ağır bir şekilde yaralandı.
They were burdened with heavy taxes.
- Ağır vergi yükü altındaydılar.
An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami.
- Richter ölçeğine göre 8.9 şiddetinde bir deprem, Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye sebep oldu.