şimdikiler

listen to the pronunciation of şimdikiler
التركية - الإنجليزية
the younger generation, the young people of today
şimdi
now

Shall we start the meeting now? - Toplantıyı şimdi başlatalım mı?

I'm at the airport now. - Şimdi havaalanındayım.

şimdiki
current

I got to know my current girlfriend at the gym. - Şimdiki kız arkadaşımı cimnastik salonunda tanıdım.

The current national anthem of Georgia was accepted in 2004, when Saakashvili came to power. - Saakaşvili iktidara geldiğinde Gürcistan'ın şimdiki milli marşı, 2004 yılında kabul edildi.

şimdi
at the present time
şimdiki
{s} present

We are groping for a way out of the present situation. - Şimdiki durumdan bir çıkış yolu arıyoruz.

In a time-bound society time is seen as linear- in other words as a straight line extending from the past, through the present, to the future. - Zamana bağlı bir toplumda zaman lineer olarak görülür-yani geçmişten şimdiki zamana ve geleceğe doğru uzanan düz bir çizgi olarak.

şimdiki
present day
şimdiki
presentday
şimdiki
{s} instant
şimdiki
{s} actual
şimdi
yet

As yet, everything has been going well. - Şimdilik her şey yolunda gidiyor.

I have not heard a word from him as yet. - Şimdiye kadar ondan bir kelime duymadım.

şimdi
hereby
şimdi
you see

How many do you see now? - Şimdi kaç tane görüyorsun?

I have to go now. Did you see where I put my things? - Şimdi gitmek zorundayım. Eşyalarımı nereye koyduğumu gördün mü?

şimdi
(Konuşma Dili) here and now

I can't answer you here and now. - Sana şimdi yanıt veremem.

I want you focus on the here and now. - Burada ve şimdi odaklanmanı istiyorum.

şimdi
now that

Now that he's retired, Yves can look forward to a contented and placid life. - O şimdi emekli, Yves memnun ve sakin bir yaşam için sabırsızlanabilir.

I see now that we've made a mistake. - Bir hata yaptığımızı şimdi anlıyorum.

şimdi
away

We have to do this right away. - Bunu şimdi yapmak zorundayız.

Can you please go away now? - Şimdi gider misiniz, lütfen?

şimdiki
(Hukuk) incumbent
şimdiki
the present

There's no time like the present. - Şimdiki zaman gibi zaman yok.

People mistakenly think that the past was better than the present. - İnsanlar hatalı olarak, geçmişin şimdikinden daha iyi olduğunu düşünürler.

şimdi
straightaway
şimdi
just

For you to come out and say that kind of thing now would just be pouring oil on the fire. - Şimdi dışarıya gelmen ve o tür bir şey söylemen yangına körükle gitmek olur.

I heard a shot just now. - Ben şimdi bir silah sesi duydum.

şimdi
at present
şimdiki
immediate

My immediate boss is tough to please. - Şimdiki patronumu memnun etmek zordur.

şimdiki
present-day
şimdi
now now
şimdi
at the moment

Where do you live at the moment? - Sen şimdi nerede oturuyorsun?

Where are you sitting at the moment? - Sen şimdi nerede oturuyorsun?

şimdi
anon
şimdi
now, at the moment, at present, just now
şimdi
presently
şimdi
today

I'm now watching Russia Today. - Ben şimdi Russia Todayi izliyorum.

But for the safety belt, I wouldn't be alive today. - Emniyet kemeri olmasaydı şimdi hayatta olmazdım.

şimdi
just now

We're very busy just now. - Biz şimdi çok meşgulüz.

I heard a shot just now. - Ben şimdi bir silah sesi duydum.

şimdi
nowadays

In former days, men sold themselves to the Devil to acquire magical powers. Nowadays they acquire those powers from science, and find themselves compelled to become devils. - Geçmişte insanlar sihirli güçler kazanmak için kendilerini şeytana satarlardı. Şimdilerde bu güçleri bilimden kazanıyorlar ve kendilerini şeytanlaşmak zorunda buluyorlar.

Nowadays, almost every home has one or two televisions. - Şimdilerde neredeyse her evde bir ya da iki televizyon var.

şimdiki
present, current
التركية - التركية

تعريف şimdikiler في التركية التركية القاموس.

şimdi
Şu anda, içinde bulunduğumuz zamanda: "Şimdi daha bahtiyar bir haberi sevgili bir sesten bizzat duymaya imkân buluyoruz."- A. Ş. Hisar
şimdi
Az sonra, yakında
şimdi
Şu anda, içinde bulunduğumuz zamanda
şimdi
Az önce, biraz önce, demin
şimdi
Artık, bundan böyle, bu duruma göre
şimdi
Artık, bundan böyle, bu duruma göre: "Sizden kaçan hayvanı da şimdi kim bilir hangi semtte satacaklar?"- B. Felek
şimdiki
İçinde bulunulan anda olan veya yapılan, bu andaki, bu zamandaki
şimdiki
İçinde bulunulan anda olan veya yapılan, bu andaki, bu zamandaki: "Şimdiki ölçülere uymaz bir biçimi vardı."- Y. Z. Ortaç