Toprak reformunu tartıştılar ama asla uygulayamadılar.
 - They debated land reform but never carried it out.
Bu ev ve bu topraklar benim!
 - This house and this land are mine.
O, üzerine ev inşa etmek amacıyla arsayı aldı.
 - He bought the land for the purpose of building his house on it.
Tom bir zamanlar bu arsaya sahipti.
 - Tom once owned this piece of land.
İpe sıkıca tutunarak karaya güvenli bir şekilde geldim.
 - Holding on to the rope firmly, I came safely to land.
Ne zaman karaya çıkacağız?
 - When are we going to land?
Birçok ülkeden gezgin geldi.
 - The travelers came from many lands.
Bu ülke onun için mücadele edecek çok sayıda kahraman olduğu için özgürlerin ülkesi olarak kalmaya devam edecektir.
 - This country remains the land of the free because there are so many brave to fight for it.
Peyzaj çakmak taşı kadar soğuk ve keskin.
 - The landscape was cold and sharp as flint.
Biz inmek için çaresizce bir yer arıyoruz.
 - We're looking desperately for a place to land.
Kartal yere inmek üzere.
 - The eagle is about to land.
O çok fazla arazi tutuyor.
 - He holds a lot of land.
Tom otuz yıldan daha fazla süredir o araziye sahip.
 - Tom has had that land for more than thirty years.
Sami acil iniş yapmak zorunda kaldı.
 - Sami was forced to make an emergency landing.