O, kendisinin hasta olduğuna inandırdı.
- She made believe that she was sick.
Bir hasta geç dönem kürtaj yapılabilir mi?
- Can a case be made for late-term abortions?
Onun kalesi kırık camdan yapılmıştı.
- His castle was made of broken glass.
Kırık kapıya geçici bir onarım yaptım.
- I made a temporary repair to the broken door.
Tom bir deli gibi çalıştı.
- Tom worked like a madman.
Ultraviyole ışınlarının ani artışı araştırmacıları ozon deliklerinin varlığına inandırdı.
- The sudden increase of ultraviolet rays made the researchers believe in the existence of ozone holes.
Bugün mümkünse Tom'dan uzak durmalısın. O sana çok kızgın.
- You should avoid Tom today if at all possible. He's very mad at you.
Niçin bana kızgınsın?
- Why are you mad at me?
Dollbergen'li çocuk ayakkabısını bir solucanla bağlarken, Her şey mümkün dedi.
- “Everything is possible”, the boy from Dollbergen said, tying his shoe with an earthworm.
Solucan ona dokunduğumda kıvrıldı.
- The earthworm wriggled when I touched it.
Çağırılmadığı için sinirliydi.
- He was mad because he was not invited.
Çok sinirliyken iyiyle kötüyü ayırmaya çalışmanın bir faydası yoktur.
- It is no use trying to separate the sheep from the goats while in a state of madness.
Tom Mary'ye çılgıncasına âşıktı.
- Tom was madly in love with Mary.
Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
- Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
O kadar üzgündü ki neredeyse çıldırmıştı.
- He was so sad that he almost went mad.