act of leaving; something which is left; remainder, residue

listen to the pronunciation of act of leaving; something which is left; remainder, residue
İngilizce - Türkçe

act of leaving; something which is left; remainder, residue teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

leaving
{i} ayrılma

O, ayrılmak üzereydi. - She was on the point of leaving.

Bir fırtına geminin Kobe'den ayrılmasını engelledi. - A storm kept the ship from leaving Kobe.

leaving
(Bilgisayar) çıkılıyor
leaving
{i} artık
leaving
{f} ayrıl

Evlerinden ayrılırlarken zaman kaybetmediler. - They lost no time in leaving their home.

Yakında ayrılıyor olacağız. - We'll soon be leaving.

leaving
terkederek
leaving
{i} bırakma

Tom bir iz bırakmadan ortadan kayboldu. - Tom disappeared without leaving a trace.

Tom okulu bırakmayı düşündü fakat onun aleyhinde karar verdi. - Tom considered leaving school, but decided against it.

leaving
{i} terketme

Yağmur çiselemeye başladığında, evi terketmek üzereydim. - I was on the point of leaving home when a light rain started to fall.

Tom'un şu ana kadar karısını terketmeyi düşündüğünden şüpheliyim. - I doubt that Tom would ever consider leaving his wife.

İngilizce - İngilizce
{i} leaving
act of leaving; something which is left; remainder, residue